Diyor ki, herif: “Esed önceden beri diktatördü…”

Ne demek bu?

“Babadan diktatör.”

Hani denir ya, “biz babadan filancayız.”

Demek istenir ki, “biz eskiyiz, ustayız bu işlerde.”

Bu cümleyi yüksek sesle söylemiyor. Kulağıma fısıldıyor.

Bir kabul değil, savunma maksatlı.

“Ya hu, bir kere olsun, Esed için çıksın ağzınızdan diktatör kelimesi. Billahi bir hakkaniyet arayacağım Tayyip Erdoğan’a yönelik yaptığınız diktatör ithamınızda” çıkışmama verdiği cevap.

Derler mi?

Mümkün değil. Çünkü, maksatları üzüm yemek değil. Bağcıyı dövmek.

“Esed’e bir kere diktatör diyebilseler”, diktatör olarak itham ettikleri kişinin pozisyonu netleşecek.

Diktatör mü?

Diktatöre karşı mı?

***

Siyaset ve politika yapmak da, konuşmak da langırt oynamaktan farksız.

Kimler için?

Hakikatlerin zerre umurunda olmadığı herkes için.

Ortada bir top, fır döndür çak. Maksat gol olsun.

En gürültülüsünden.

İyi de, langırt zımbırtısında her gol karambolden.

Peki bu karambol goller nereye gidiyor?

Zorlamayın güzel aklınızı, ben söyleyeyim.

Halkın kalbine.

Hep öyle olmaz mı?

***

Seçimler bitti.

CHP stabilize. Seçim öncesi neredeyse oradalar.

MHP stabilize. Seçim öncesi neredeyse oradalar.

HDP barajı aştı (tek zafer bu.) Seçim öncesi neredeyse oradalar.

Fikren ve zikren tabi ki.

Baraj sistemi ve benzeri manialara oldum olası karşıyım.

Her fırsatta söyledim.

Her ilin bir temsilcisi Meclis’te milletin vekili olarak yerini alıyorsa, her fikir ve zikirden toplulukların nüfusunun 5-10 bin oluşuna bakmadan mecliste temsilcisinin olması bir Müslüman olarak, benim ne inancıma, ne insanlığıma zeval getirir. Hakkaniyetli olmak lazım.

Mesele demokratik hak, hukuk meselesi.

Bu tavır ve duruşunuzu hatırlattığınızda, ne diyorlar peki?

“Tutuştunuz da ondan.”

Kim peki bunlar?

Ulusalcıların, Cumhuriyet Mitingleri ve propagandalarla kışkırttığı gençler, Zeytinburnu’nun ara sokaklarında bile, telefonlarından yükselen mp3 Mehter Marşları eşliğinde kol gezerken, PKK milislerinin sokaklara çıkamayıp perde arkasından sokaklara baktığı günlerde Civan Haco’nun, Şivan Perver’in, Ahmet Kaya’nın, Ahmet Arslan’ın türkülerini inadına avaz avaz bizim Özcan’la (Özcan Palut) Kalem Düğme’de çaylarımızı yudumlayıp dinlerken, “PKK olmasa sen bu türküleri dinleyemezdin” densizliğini yapanlar “Kışkırtılmış gençlerin dükkanı kundaklama ihtimalini” akıllarına bile getirmiyorlardı.

Zafer onlara göre sadece PKK’nın silahlı mücadelesiyle elde edilmişti.

Yine de yekten değil, fısıldayarak söylemişti söyleyen de.

Bu memlekette, PKK ve Ulusalcılar ve sözümona radikal solculara rağmen kelam etmek de, iktidara talip olmak da, bu iktidarı 12 yıl boyunca, istikrar içinde sürdürebilmek de babayiğitlik işi.

Garibe, gurebaya, mazluma, masuma merhem olacak tek bir kelimesi olmayanların, üç slogan atıp, molotoflarla kundakçılık yapmak tek marifetleri.

İşi kendisi gibi düşünmeyenlerin sırtına, ensesine mermi yağdırmaya vardıranların varlığı da ortadayken.

Ve biz…

Arkamızda ne bir örgütün silahlı gücü, ne bir ordunun silahlı gücü, ne bir iktidarın korunaklı alanı.

Tek güvencemiz Allah.

Ya sosyal yorumcular (sosyologlar diyeceğim de, dilim varmıyor), analistler, siyaset bilimciler (astrologlar ve medyumlar daha başarılı onlardan, daha başarılı buluyorum, itiraf ediyorum) ne halde?

Bıkmadan, yorulmadan konuşuyorlar.

Konuşma şehvetinin, hazzını hissediyorsunuz yüzlerini izlerken.

Kelimeleri teker teker ezerek, lezzetini emerek, sömürerek konuşuyorlar.

İncir çekirdeğini doldurmuyor söylemleri.

Küçük bir heyecan bile yok yüzlerinde.

Pozisyon korumak tek amaçları.

Suratlarının merkezine karargah kurmuş müzmin pişkinlikle konuşuyorlar.

Sahiden şaşkınım.

Neredeyse kimse, AK Parti iktidarını devirmek için sürdürülen vicdansız, izansız, ilkesiz, ahlaksız, her türlü örgütlenmeyle yapılan operasyonlardan bahsetmiyor.

Herkes kokteyline devam ediyor…

Kimi alkol, kimi petrol kokteyli canım.

Ancak havalar ısınıyor her ikisi de hararet yapacak bünyelerine.

Dikkat etmeleri lazım.

AK parti etrafında dönen muhabbet de bir alem.

“Biz nerede hata yaptık” deyip “özeleştiri” yapıyorlar.

AK Parti bile kaybettiği yüzde 9’un özeleştirisini yapıyor da, yüzde 40.1’i es geçiyor.

Yapmayın ağalar.

Haybeci gevezelerin dümenine gelmeyin.

Sadece şu ‘Bakaracı makaracı’yı uzaklaştırsanız bile yüzde 9’dan fazlasını döndürür size.

Alçıdan, Kütahya porseleninden, hafif bir esintiyle dağılıp gidecek bulutlardan bahsetmiyorum bile.

Dik dur eğilme!

Yüzde 40 hâlâ seninle!

Elbette hâlâ sen yüzde 40’ın yanındaysan elbette!

Unutma yüzde 34.63’tü seni iktidara taşıyan irade.

Bir şey anlamadınız değil mi?

“Erken seçim” abiler, “erken seçim.”

Vesselam!

İnşallah!..