Bir yıl önce onurla bertaraf edilen hain kalkışmanın sene-i devriyesini coşkuyla kutladık.
Eksilmeyen artan bir beraberlik, azalmayan çoğalan bir vatan sevdasına şahit oldu, hainlerle birlikte bütün dünya!
Gecen bir yıllık sürede aziz milletimiz azminden hiç bir şey kaybetmemiş. Bilakis kat be kat artan bir gayret ve katılım ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Nöbeti sınırları zorlayacak yoğunluktaydı. İşte o coşku, o gayret yüreklerimizdeki vatan sevdasını ve hürriyet aşkının hal ile izahıydı.
O gece uzundu, fakat hain işgal girişimi pek kısa sürmüştü. Çünkü, aziz milletimizin göğüsleri hainlere serhat olmuştu. Rabbime sonsuz şükürler olsun ki, aradan gecen bir yıllık süre içinde yitip gidecek zannedilen duyarlılık tüm dünyaya şah ve mat dedi!
O geceyi planlayan hainler, kalplerimizin ölümü ölümle korkutacak kadar vatan sevdası ve hürriyet aşkı ile attığını nereden bilebilir ki!?
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler… Mesnetsiz eleştirileriyle milleti küçümseme eğilimi ile ahmakça bir teselli içindeler. Hâlbuki aşırı eleştiri hayranlık barındırır!
Nasrani kuklalarının hırçın eleştirileri, 15 Temmuz 2017 gecesi seyrettikleri manzaraya hayran kaldıklarının itirafıdır. Muhtemel gelip geçici bir heyecan zannediyorlardı milletin canı pahasına duyarlılığını. Zira onlar adanmışlık nedir bilmezler. Ancak kendilerinden bilirler işi… Ve arkalarına bakmadan nasıl kaçtılarsa bir yıl sonra, gafilce meydanları dolduramayacağımızı tahayyül etmiş olmalılar…
Milletimizin dirayeti, inancı, mücadelesi tahminlerin ötesindeydi. Bundan böyle, hür gökler altında ibadet edebilir, sevebilir, kazanabilir, yaşananlardan ibret alarak daha iyiye ve güzele yol alabiliriz.
Bizlere böyle bir lütufta bulunan Rabbimize hamd-ü senalar olsun!
Zira pek zor bir badire atlattı bu aziz millet. O geceyi hatırlayınız. Ve aksini tasavvur ettiğinizde tüyleriniz ürperecektir! Allah bizi feci bir ezadan muhafaza etti. Elhamdülillah! Çünkü:
“Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur!”
Bu cennet yurdun her neresinde, hangi şehrinde ve semtinde yaşıyorsak artık basiretli adımlarla arşınlamalıyız yolları. Bulunduğumuz diyarda gözlerimizi ufuklara dikmeliyiz. 16 Nisan 2017 referandumunda Avrupa’nın neden “Hayır” dediğini sorgulamalıyız. Haçlıların Hilâl ile savaşının asla son bulmayacağını unutmayarak, bulunduğumuz coğrafyadan dünyayı dikkatle izlemeliyiz.
Zaman, olayların üzerine ağır bir peçe takar. O peçeyi ancak basiret yolcuları kaldırıp hakikati gün ışığı ile buluşturabilirler. İşte maziyi bu hassasiyet ile okumayı ihmâl etmeden gelecek zamanların derdine düşmeliyiz!
Avrupa’nın ve içimizdeki Haçlıların Recep Tayyip Erdoğan nefreti dahi bize çok şey söylemekte. O nefretin ağır peçesini düşürmek ve görüneni idrak etmek gayrı vazifemiz!
Son yüz yıllık mazimize bakıp bu ülkenin inkişafına çelme takmak isteyen ABD’nin, Avrupa’nın ve Büyük Britanya’nın maşası olmaya devam eden hainler var hala aramızda, onlardan sakınalım. Onlar kartvizit taşımazlar. Gerçek yüzleriyle samimi insanlar arasında maskelerini takarak dolaşırlar. Dinimizin men ettiği, münafıklık ve mürailik o hainlerin birinci dereceden kariyerleridir. İşte bu yüzden kartvizitleri olamaz.
Biz dikkat kesilelim. Direnişe ve yeniden dirilişe tazeden “Besmeleler” çekerek yola devam edelim inşallah!