Gökhan Özcan’a en son hangi kitabı okuduğunu sorduk,

karşılığında Ramazan’da okunacak kitaplar listesi aldık. Buyurunuz…

Her yıl Ramazan’a özgü bir küçük okuma listesi yapmaya gayret ediyorum. Mesela sayılı oruç günlerine sığacak hacimde bir siyer kitabı bu listede mutlaka bulunsun istiyorum. Bu yıl için merhum M. Asım Köksal hocaefendinin Hz. Muhammed’i Hissetmek- Efendimizin Yolu ve Daveti ismindeki eserini belirledim ama Ramazan’ın ortasına gelmiş olmasına rağmen henüz başlamayı başaramadım. Yine de çok uzun olmayan bu çalışmayı bitirme ihtimalim var.

Seyyid Hüseyin Nasr’ın İslam, İdealler Gerçekler zamana yayarak okuduğum kitaplardan biri… Bazı kitapları başlayıp bitiriyor, aynı dönemde bazı kitapları da zamana yayarak okuyorum. Bu benim verimli bulduğum bir yöntem… Son yıllarda sadece bir tek kitap okuduğum bir dönem olmadı neredeyse. Hep birkaç kitap birden oldu elimde. Kimisini daha kısa sürede, kimisini daha uzun bir zaman içinde okudum.

Şu sıra Mahmud Erol Kılıç’ın Sufi Kitap tarafından yayınlanan ve ilgili konuşmalarının bir araya getirildiği iki kitabı var masamda. Tasavvuf Düşüncesi’ni okudum, Mevlana Üzerine Konuşmalar’ı da halen okuyorum. Mahmud Erol Kılıç, irfan geleneğimizi hem tarihi derinliği içinde, hem de bizim topraklarımıza özgü zenginlikleriyle iyi bilen, iyi tanıyan, bu sahaya hakim, tefekkür sahibi bir ilim adamı. Bugüne kadar yazdıklarından, söylediklerinden kendimce bir şeyler almaya, edinmeye çalıştım. Yeni kitapları da bu açıdan zengin bir okuma imkanı oldu benim açımdan. Bu kitapların devamının geleceği yayıncı tarafından anons ediliyor, onları da bilahare okuyarak seriyi tamamlamayı ümit ediyorum.

Müslümanların Tarihi

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın hazırladığı Müslümanların Tarihi isimli eser 5 cilt olarak Beyan Yayınları’nca yayınlandı.

İhsan Süreyya Sırma Hoca bu çalışmasında, sadece dünya Müslümanlarının tarih boyunca hangi devlet isimleri altında ve kimler tarafından yönetildiklerini anlatmıyor aynı zamanda yaptığı yorumlarla geçmişte yaşananların günümüzdeki anlamına da işaret ediyor ve bundan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğine dikkat çekiyor.

Müslümanların Tarihi’nin 1. cildi, “Tarih Nedir” sorusunun cevabını aramayla başlıyor. Tarihin, Kur’an’dan ayrılması mümkün olmayan, onunla kâim, insanı ideale götüren bir ilim olduğu vurgulanıyor. Âdem (a.s.) ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan tarihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını; bilâkis insanoğlunun yaşamıyla çok yakından ilgili ve yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiliyor. Daha sonra tarihin temel kaynaklarından biri sayılan Kuran ayetlerinden hareketle ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in hayatından başlayıp tüm peygamberlerin hayatları anlatılıyor.

Müslümanların Tarihi’nin 2. cildi, Hz. Rasulullah’ın (s.a.v.) İslam’ı tebliğ görevini üstlenmesiyle başlıyor. İslâmî tebliğin kolay olmadığı, işkence çekmeden, ezâ görmeden bu ilâhi görevin yerine getirilemediği, Sünnetullahın bu olduğu anlatılıyor. İslâmî tebliğ yüzünden sadece Hz. Rasulullah (s.a.v.) ve ashabının değil, onlardan önceki peygamberler ve onların ümmetlerinin de bu uğurda işkence çektikleri vurgulanıyor. Daha sonra Hz. Rasulullah’ın (s.a.v.) Medine’de geçen son on senelik peygamberlik döneminin hem sosyal yapılanma hem de askerî cihâdla/savaşla geçtiği anlatılıyor. Cihâdın gayesinin insanları zorla Müslüman yapmak olmadığı, tek amacın Allah’ın mesajının insanlara ulaştırılma gayreti olduğu, bunu önlemeye çalışanlarla mücadele edilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Müslümanların Tarihi’nin 3. cildinde, Hz. Peygamberin vefatından sonra hilafete seçilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin (r.a.) yaşadığı dönem ile daha sonra yönetimi ele geçiren Emevilerin saltanat dönemi inceleniyor. Müslümanların ilk yöneticileri olan ve daha sonra gelecek yöneticiler için en uygun model olduğu için “Örnek Halifeler Dönemi” olarak anılan bu dönemde görev yapan Halifelerin yönetime getirilişleri ve İslam Devleti’nin temellerinin atıldığı süreç anlatılıyor. Ayrıca, daha Hz. Osman hayatta iken halifeliği düşünmeye başlamış olan Muaviye’nin bir vali olarak devlet başkanı olan Hz. Ali’ye itaat etmeyişinin ictihâd olarak değerlendirilemeyeceğine dikkat çekiliyor ve bu uygulama ile Müslümanların Tarihinde bir kırılma yaşandığı ve saltanat döneminin başladığı vurgulanıyor.

Müslümanların Tarihi’nin 4. cildinde, Emeviler dönemini sona erdiren Abbasilerin saltanat dönemi ile Endülüs Emevileri, Selçuklular ve Haçlı Seferleri inceleniyor. Bu dönemde İslami fetihlerin devam etmesine rağmen birçok İslâmî kavramın sulandırılıp öz anlamından saptırılmış olduğu vurgulanıyor. Özellikle, devlet yönetimi ve saltanat sistemi ile ulü’l-emr müessesesinin, devlet başkanlarının oyuncağı haline getirilmiş olduğuna dikkat çekiliyor. Klasik ve modern dönemlerdeki saltanatlara ait diktatörlüklerin, kutsal aile ya da zümre imtiyazlarının, zinde güçler dokunulmazlıklarının İslam dışı olduğu vurgulanmaya çalışılıyor.

Müslümanların Tarihi’nin 5. cildinde Osmanlı Devleti inceleniyor. Osmanlı Devletinin dünyamızda İmparatorluklar Dönemi diye tanımlanabilecek bir dönemin son temsilcilerinden biri olduğu ve bünyesinde farklı dilden, ırktan ve dinden pek çok topluluğu barındırması bakımından günümüz devletlerinden farklı özellikler taşıdığına dikkat çekiliyor. Kronolojik olarak tüm padişahların hayatları anlatılarak Osmanlı Devleti’nin, yetersiz yöneticiler yanında Fransız Devrimi’nden sonra toplumlara sirayet etmiş olan nasyonalizm/milliyetçilik virüsü ile her milletin kendi ulus devletini kurma kavgası vermesi yüzünden tarih sahnesinde yer aldığı altı asırlık bir ömürden sonra yıkıldığı anlatılıyor.

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, bugüne kadar yazdığı irili-ufaklı otuzu aşkın eserden sonra bu kitapla ilmi çalışmasını taçlandırmış oluyor. Daha önceki eserlerinde olduğu gibi bu çalışmasında da okuyucularına farklı bir bakış açısı yanında farklı bir bilinç aşılamayı da hedefliyor. Hz. Âdem ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan tarihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını, bilâkis insanoğlunun yaşamıyla çok yakından ilgili olup yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiyor. Tarihlerini bilmeyen birey ve toplumların, başkalarına bağımlı ve uydu olmaya mahkûm olacaklarını, eğer bu bilinçte olmazlarsa, kendilerine öğretilenden başka bir hakikati göremeyeceklerini anlatmaya çalışıyor. Allahın geçmişte bu hakikatleri insanlara öğretmek için Peygamberler gönderdiğini, günümüzdeki insanların bu hakikatleri öğrenmek için peygamberlerin yoluna tabi olmalarını, bunun için de tarihlerini bilmeleri gerektiğini önemle vurguluyor. (Tanıtım bülteninden)

Müslümanların Tarihi,

İhsan Süreyya Sırma,

Beyan Yayınları, 2014

Nice okumak?

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır

Okumaktan mânâ ne

Kişi Hak’kı bilmektir

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme

Çok tâat kıldım deme

Eğer Hak bilmez isen

Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı

Bellidir bir elifde

Sen elifi bilmezsin

Bu nice okumaktır

Yigirmi dokuz hece

Okusan ucdan uca

Sen elif dersin hoca

Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca

Gerekse bin var hacca

Hepisinden eyice

Bir gönüle girmektir

Yunus Emre

“Sorma başıma geleni, biricik oğlum Müslüman olmuş”

Anneannem Gülizar Hanım’ın Ermeni bir komşusu, bunun da tek bir oğlu varmış. Bir gün bu komşunun Ermeni oğlu Müslüman olmuş. Annesi bunu işitince pek üzülmüş, ağlaya ağlaya komşusu Müslüman hanımın kapısını çalıp içeri girmiş ve:

-Ah hanım, hanım, sorma başıma geleni, demiş.

Öteki:

-Hayrola hanım, ne var, ne oldu diye sorunca Ermeni Hanım:

-Ne olacak, demiş, bir tanecik oğlum Müslüman olmuş hanımcığım.

Müslüman kadın bunu işitince, başlamış hüngür hüngür ağlamaya. Ermeni kadın:

-Peki hanım, sen niye ağlıyorsun deyince, Müslüman hanım:

-Ya ben ne yapayım komşu, demiş. Benim üç oğlum var, üçü de Müslüman…

(Vartan İhmalyan, Bir Yaşam Öyküsü,

Cem Yayınevi)