“Yoksul, çok şey ister, hırslı ise her şeyi…” diyor ünlü filozof P. Syrus…
Azı çoğu bilmem.! Eğer zihinlerimizdeki sınırları geçebilir isek göreceğiz ki, rabbimizin helal dairesi çok ama çok geniştir.. İnsanların bütün ihtiyaçlarına da kâfidir. Esasen insanoğlunun ezberlere teslim olarak, hırs yapıp takla atmasına ve haramlara girmesine de hiç ama hiç gerek yoktur. Amma velâkin bir başka gerçekte vardır ki “İnsanoğlu fıtratı gereği kendisine yasaklanan şeylere karşı maalesef çok isteklidir.” Çünkü hırs yapmak ve hep daha fazlasını istemek her insanın yaratılışında bulunan psikolojik zaaflardan biridir. Elbette insanın rızkını temin ederken helal yollardan temin etmesi, bu şekilde istediği kadar mal mülk sahibi olmasında bir sıkıntı yoktur. Lakin insanın para pul, mal mülk, makam mevki ya da şöhret elde etmek için, var gücü ile çalışması ve sonunu düşünmeden ebedi dünyada kalacakmış gibi yaşaması da zinhar doğru değildir.
Hak ve hakikat yolcusu olduğunu bilen her insan, mal sevgisini kanaat ile tedavi ederken hırsı da ölümü her daim hatırında tutarak tedavi eder. Başardıkça başarmak, kazandıkça kazanmak elbette herkesin ruhunda vardır, ama ortada da ölüm diye bir gerçek, paylaşmak diye de bir kavram olduğu da asla unutulmamalıdır. İnsanın tutkusunun ve doyumsuzluğunun önüne geçecek olan ise kıymetli dostlar bir avuç topraktır. “Ağzın tadını kaçıran ölümü çok zikredin/hatırlayın.” hadisi işte esasen buna işaret etmektedir.
Elbet bir gün öleceğini hiçbir zaman hatırından çıkarmayan kişi, ona göre dengeli çalışır ve hayatına çeki düzen verir. Ebedi dünyada kalacakmış gibi dünyaya dört elle sarılmaz ve dünyalıklara aşırı hırs göstermez. Kendisini dünyada bir misafir gibi görür ve ona göre hareket eder. Bilir ki toprağın altı kendini asla vazgeçilmez sananlarla doludur… Kırmaya dökmeye hiç gerek yoktur. Hem ne diyordu İmam Gazali hazretleri “Mezardakilerin pişman oldukları şeyler yüzünden dünyadakiler birbirlerini kırıp geçiriyorlar…”
Her canlı gibi insan da sınırlı bir ömre sahiptir. Hiç kimse asla kaderinden kaçamaz. Allah’tan başka her şey ölümlüdür. Lakin ölüm, kahir ekseriyetle çoğumuzun asla ve kat’a düşünmek bile istemediği ve pek çok nedenle de unutmayı seçtiği bir gerçektir. Ve bizler maalesef ölümü hiç düşünmüyor sözüm ona unutuyoruz..! Hatta unutmak için elimizden gelen ne varsa onu da yapıyoruz. Bu şekilde de yaptığımızda yaşam konforumuzun artacağını düşünüyoruz. Eskiden bilirsiniz mezarlıklar şehrin içinde olurdu insanlar gelip geçer iken kabirleri görürdü. Yaşama sevincimiz, moralimiz bozulmasın diye! kabirleri de şehirlerin dışına taşıdık..
Kendimizi kandırmaktan artık vazgeçelim. Gerçek şudur ki, hayat denen bu hakikat pınarında biz her gün, her saat, her dakika ve her an azar azar ölüme yaklaşıyor ve ölüyoruz…
Üstat Abdurrahman Önül ile yapalım mı finali..?
Gururlanma insanoğlu
Ölmemeye çare mi var
Hazan görmüş bir gül gibi
Solmamaya çare mi var.
Yürüyelim Hakk izinde
Hayır söyle her sözünde
Dört kişinin omuzun da
Gitmemeye çare mi var…