Gazze çarşıları benzeri görülmemiş keskin bir ticari çöküşe tanıklık etmektedir. Bu tespit, 22 Ocak günü genel bir grev ilan eden bir tüccar kesimi tarafından ifade edilmiştir. Bu da şu anlama gelmektedir: Önümüzdeki günlerde Gazze’de birtakım olaylar gerçekleşecek ve hayatın akışı yönetimin kontrolünden çıkacak! Zira hayatın istikrar içinde devam etmesinde ana denge unsuru daima tüccar kesimi olmuştur. Bu kesimin çöküşüyle Gazze Şeridi’nde zorlu bir iç çatışma ortaya çıkabilir!

Gazze sorunu, Filistin Yönetimi ve Hamas arasında sürüp giden bir ‘Filistin’in iç sorunu’ değildir. Zira Filistin Yönetiminin finansmanı, 1994 yılında kurulan ve Arap ülkeleri, Avrupa Birliği, Amerika ve Japonya’yı kapsayan bağışçı ülkelerden sağlanmaktadır. Bu ülkeler, personel giderleri ile diğer birçok sorunu finanse etmek üzere Filistin Yönetimi’ne düzenli ödeme yapma sözü verdiler. Ancak bu yardımlar, özellikle Hamas’ın Gazze’yi tek başına yönetmekte ısrarcı olmasıyla birkaç kez kesilmiştir.

Dolayısıyla Gazze krizinin siyasi çözümü, sadece Hamas ile Filistin Yönetimi arasında sağlanacak bir anlaşma ile çözülemez. Çünkü Filistin Yönetimi, bağışçı ülkelerin Batı Şeria yanında Gazze Şeridi’nin yönetimini de üstlenmesi şartıyla finansal destek sağlamayı öngören uluslararası bir anlaşma çerçevesinde Gazze’nin yönetimini devralmıştı. Dolayısıyla Hamas bütün idari işleri 2007 öncesindeki duruma döndürmedikçe Gazze Şeridi’ndeki krizin çözümü hep uzaklarda kalacaktır. Hem finansman sorununun çözülmesi hem de (Rafah’taki) geçişin daha önce olduğu gibi yeniden açılması, şu ana kadar gerçekleştirilmeyen bu değişimin sağlanmasına bağlıdır.

Ayrıca siyasi sorun çözülmeden öylece askıda kalmıştır. Her ne kadar Hamas siyasi meselenin doğrudan bir tarafı olmasa da Gazze Şeridi’nin normalleştirilmesi hususunda tüm bağışçı devletlerin ikna edilmesi önemli bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Mesela, Hamas, Filistin Yönetimi ile en son gerçekleştirilen müzakere toplantısına katılmak üzere Mısır’a gitmeden bir gün önce ‘Hizbullah’ın bir terör örgütü değil direnişçi bir parti olduğu’nu kabul eden bir bildiri yayınladı. Bu bildiriyi, ondan bir gün önce Arap ülkeleri dışişleri bakanlarının yayınladığı ve Hizbullah’ın bir terör örgütü olduğunu vurgulayan bildirisine meydan okurcasına yayınlamıştı.

Aynı şekilde Gazze’deki Hamas lideri Yahya Sinwar,Kudüs için İran ordusunun hazırlık yapması hususunda Kasım Süleymani ile anlayış birliği içinde olduklarını duyurmuştu!!.. Sadece bu beyanat bile Gazze’yi mevcut kriz durumunda bırakmak için yeterlidir. Bu da Gazze’nin Filistin’de bir iç patlamaya yol açacağı anlamına gelmektedir.

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve İstihdamAjansı (UNRWA: United Nations Reliefand Works Agencyfor Palestine Refugees in the Near East), raporunda aynen şöyle demektedir:

“Mevcut abluka, Gazze’deki orta sınıfı belirgin bir şekilde yok etmiş ve neredeyse tüm nüfusu yardıma muhtaç, aşırı yoksul ve yardımlara bağımlı hale getirmiştir.” İşgal altındaki Filistin toprakları BM insani yardım koordinatörü Robert Piper da Gazze Şeridi’nin 2020 yılına kadaryaşamaya elverişsiz bir yer haline geleceği uyarısında bulunmuştur.

Peki, o halde çözüm nedir?.. Mademki siyasi çözümler bu derece kilitlenmiş vaziyettedir, o halde Gazze halkı dertleriyle baş başa mı kalacak? Ölüm hâlâ -Hizbullah’ı savunmak ve Suriye’deki Filistinliler’in sıkıntılarına sessiz kalmak karşılığında- Gazze’yi dört biryandan kuşatmaya devam mı edecek?

Çözüm nedir?

Çeviri: Fethi Güngör