Evvelki günün gece saatlerinden bu yana Fransa’da ne olduğunu ve neden olduğunu anlamaya çalışıyorum, tıpkı bu konulara kafa yoran binlerce diğer kişi gibi. Geçtiğimiz ay Ankara’da yaşanan IŞİD vahşeti, ardından bu kez de Paris, aynı örgütün çok daha kapsamlı ve organize saldırısıyla gerçekleştirdiği korkunç bir katliamla sarsıldı dünya. Hollande’ın bu katliamı yapan örgüt olarak IŞİD’i göstermesi ve hemen peşinden IŞİD’in saldırıları üstlenmesi, ilk bakışta bu vahşi yapılanmanın karakterini göstermesi, şiddet ve tehdit potansiyeli nedeniyle de nefret ve öfke hislerini kabartması bağlamında önemli bir anlam taşıyor. Yine İslami fundemantalizmin artık tüm dünyaya korku salacak boyutta manevra kabiliyetine erişmiş olduğu görüntüsü, insanları güvensizlik duygusunun neden olacağı karşı saldırganlıkla bu tehdidin tamamıyla yok edilmesi için mücadele kararlılığına sevk ediyor: Lanet olası İslami terör !.. Alçak DAİŞ!.. Pislik fanatik Müslümanlar!.. Huzurumuzu kaçıran doğulu barbarlar… İslam’a hayır… vs.vs. Bunlar ve çok daha ağırlarını yoğun olarak duymaya hazır olmamız gereken günler bizleri bekliyor. Sanki ne idüğü belirsiz bu örgütün yeryüzünde varlık nedeni, İslam’a karşı topyekün başlatılacak bir savaşın meşru zeminini hazırlamak… Tabii bu temel amaçlarından biri, ancak sanırım tamamı değil…
Tüm dünyanın gözlerini çevirdiği ve ilk kez Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek G-20 toplantısı öncesinde, tam da Cumhurbaşkanı’mızın “Bu toplantı hafızalarda uzun süre silinemeyecek izler bırakacak” anlamında açıklamalar yaptığı bir günün akşamında, özellikle Suriye konusunda hayati önemi haiz kararların alınmasının beklendiği Antalya’daki Dünya Liderleri Zirvesi arifesinde yaşanan bir saldırı bu. Dehşetengiz bir katliam!.. Sarsmalı ve gündeme oturmalı.. Bu toplantıda alınması muhtemel kararları etkilemeye, manipüle etmeye ve yönünü değiştirmeye matuf bir hamle…
Fransa, Suriye’de devrim hareketlerinin başlamasından bu yana Türkiye tezlerini destekleyen ve aynı düzlemde siyaset izleyen bir ülke. Esed’siz bir Suriye konusunda Türkiye ile tam bir fikir birliği içinde ve bu nedenle Rusya ve İran’la derin görüş ayrılıkları yaşıyor. Bu zaviyeden baktığımızda, Esed’ci bloğun Fransa’ya gözdağı verip pozisyonunu gözden geçirmeye zorlamak adına birkaç cennet kuşu olmaya hevesli bedbahtı kullanarak gerçekleştirdiği bir katliam olarak değerlendirmemiz de mümkün olamaz mı? Müslümanlardan gerekli nefreti sağlayacak ve siyasi olarak da Fransa’ya “karışma bu işlere” mesajı verecek, IŞİD soslu ve ilgili ülkelerin istihbarat birimleri kontrolünde vahşi bir operasyon şeklinde okumamızı engelleyebilecek ne gibi bir sebep var?
Rusya, Akdeniz’e açılan tek kapısının bekçisi Esed rejimini korumak adına 2011 yılından bu yana her gün milyonlarca dolar ve insan kaynağı harcıyor. İran, aynı şekilde Allah’ın şaşmaz buyruğuymuşcasına akidevi bir hassasiyetle Esed’in kalması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyorken, karşılarında engel olarak gördükleri odaklara bu şekilde bir mesaj vermek istemiş olamazlar mı?
Fransa’nın, Esed rejiminin vahşice masum kanı dökmesi konusunda ruh ikizi olan bu örgütle mücadeleye destek vereceğini açıklaması üzerinden henüz çok az bir zaman geçti. Ancak İran en başından beri düşmanlığını ilan etmiş durumda ve cephede askerleriyle bizatihi bu örgütle savaştığını söylüyor. Rusya ve ABD de aynı şekilde fiili olarak savaşıyorlar. O halde henüz kendileriyle sıcak bir temas sağlamamış bir ülkede yapılıyor bu iğrenç katliam? Neden Tahran, Moskova ya da Washington değil? Ve neden masum insanlar hedef? Ankara demiyorum; çünkü burada yaptılar ve PKK dahil farklı başlıklar altında yapmaya devam ediyorlar.
Kafamda sorular dolaşıp duruyor… Bu katliam başından beri Suriye’de rejimin işlediği vahşetlere direkt çıkarlarını ilgilendirmediği için dur diyemeyen dünyanın ödemek zorunda kaldığı insanlık dışı kirli bir fatura.
Dünyanın hak ve adalet adına gücü elinde tutan vicdanlı bir nizama nasıl da ihtiyacı var… Yazık oluyor…
Selam ve duayla…