TBMM’nin ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenen NATO Seminerine katılan Fransız Parlamenter Sonia Krimi, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un sözde Ermeni soykırımına yönelik eleştirilerinin kendisini şoke ettiğini savunarak, “Tarih kazananlar tarafından yazılmaz mı? Birçok ülke için PKK terörist değildir ama sizin için böyledir” sözleriyle bir skandala imza attı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermenilerle ilgili iddiaları netleştirecek olanların siyasiler değil işin uzmanı olan tarihçiler olduğunu belirterek “Soykırım ve tarih konusunda Türkiye’ye ders verebilecek en son ülke Fransa’dır. Çünkü Ruanda’da, Cezayir’de olanları unutmadık. Fransa önce kendi karanlık tarihine baksın! Sizler böyle tepeden bakmaya devam edin, biz de size bu şekilde haddinizi bildirmeye devam edeceğiz. Eski Türkiye yok, hak ettiğiniz cevabı alacaksınız” sözleriyle Fransız parlamenter Krimi’ye tarihe geçecek bir ayar verdi. Çavuşoğlu’nun sözlerinin bitmesini beklemeden salonu terk eden Krimi de ne kadar özgür düşünce taraftarı olduğunu bu nezaketsizliğiyle göstermiş oldu.

Sayın Çavuşoğlu vicdan ve yürek taşıyan her insanın göğsünü kabartan çıkışıyla içerideki sığ tartışmalardan başımızı kaldırıp dışarıya baktığımızda ne kadar büyük bir ülke olduğumuzu, dünyanın 5 muktedirinin zulüm pençesi altında inleyen yeryüzü mazlumlarının yegâne umudu olduğumuzu bir daha gösterdi bizlere.

Küresel muktedirler karşısında hazır ola geçen eski Türkiye artık yok. Bizi yok sayan kibirlerini, küstahça çıkışlarını, hadsiz yalanlarını korkmadan vakarla yüzlerine tokat gibi vuran yeni bir Türkiye var.

Peki bize utanmadan “insanlık” dersi vermeye kalkışan Fransa kim?

1830 yılında işgal ettiği Cezayir’de 132 yıl boyunca 1 buçuk milyon Cezayirli’yi katletti, 2 buçuk milyonunu tehcire tabi tuttu, 8 bin köyü yok etti.

Ruanda Araştırma Komisyonu 1994 yılında Ruanda’da 100 gün içinde 800 bin insanın katledilmesinde Fransa’nın soykırımcılara istihbarat, strateji ve askeri eğitim desteği sağladığını, öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunduğunu ve silah temin ettiğini tespit etti. Ama Fransa, Ruanda hükümetine baskılar yaparak söz konusu soykırım suçlamalarına resmiyet kazandırılmasının önüne geçmek istiyor.

Fransa’nın sömürgeciliği tarihte kalmış kara bir leke değil; Fildişi Sahili, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Senegal’in de aralarında bulunduğu 10’dan fazla Afrika ülkesinde hala aktif olarak sömürüye devam ediliyor. Fransa’nın sömürdüğü bu Afrika ülkelerinden elde ettiği yıllık gelir ise 500 milyar doları buluyor.

Fransız Parlamenter Sonia Kirimi de Fransa’nın 75 yıl boyunca işgal ettiği, sömürdüğü, katliamlara tabi tuttuğu Tunus’un vatandaşı. Halkının kanını, iliklerini emen bir zalimin sözcülüğüne soyunmaktan daha aşağılık bir durum olabilir mi?

Osmanlı bugün dünya haritasında yer alan 72 ülkenin sadece topraklarına değil yüreklerine de yüzyıllarca adaletle hükmetti. Bu ülkelerden Tunus 303 yıl, Cezayir ise 309 yıl sömürülmeden, asimile edilmeden huzur içinde yaşadı.

Tarihi katliamlarla dolu Fransız parlamenterin binlerce masumun katili PKK’yı terör örgütü olarak görmemesi de bundan. Zira Osmanlı’nın mirasına sahip çıkılmasının, yetim bıraktığı topraklara yeniden adil düzenin getirilmesinin önüne geçmenin yegâne yolu Türkiye’yi iç karışıklıklara mahkûm ederek başını kaldırmasının önüne geçmektir.

Gavur gavurluğunun gereğini azimle yerine getirirken biz Müslümanlar ne yapıyoruz? Onların fitnesine alet olarak zulüm değirmenine mi yoksa birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirerek dünya mazlumlarının yanan yüreklerine mi su taşıyacağız?