Türkiye 6 Şubat 2023 tarihinde iki büyük felaket yaşadı. Dokuz saat arayla gerçekleşen 7,7 ve 7,6 gücündeki iki depremle sarsılan ülkemiz, son yüzyılın karada yaşanan en şiddetli depremleri nedeniyle büyük kayıplar verdi.

Depremin etkili olduğu 10 ilimizden özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’da nerdeyse taş üstünde taş kalmadı. Zaten en büyük kayıplar da bu iki şehirde oldu.

Bu satırlar yazılırken kayıplarımız 38 bini geçmişti bile. Bu haliyle bile cumhuriyet tarihimizde en fazla kayıp yaşanan 1939 Erzincan depremindeki 33 bin rakamı geçilmiş oluyordu.

Yıkılan bina sayısı ve halen birkaç ilimizdeki enkazlarda arama kurtarma faaliyetlerinin devam ettiği de hesap edilirse bu sayının maalesef 50 bine yaklaşacağını öngörmek yanlış olmayacaktır.

İşte Türkiye böylesine büyük bir acı yaşıyor.

Ölenleri geri getirmemiz mümkün değil elbet. Ancak devletimiz ve milletimiz el birliğiyle bu bölgeyi yeniden ayağa kaldıracaktır. Bunu yaparken de bu felakette rolü olanlardan da mutlaka hesabı sorulacaktır.

***

Tüm bunlara rağmen yaşanan bazı gelişmeler, daha kısa sürede toparlanıp ayağa kalkabileceğimizi hissettirdi. Zira sürecin başından beri büyük bir uluslararası desteğe mazhar olduk. Komşularımızdan tutun da dünyanın diğer ucundaki ülkelere kadar pek çok devlet yardımımıza koştu ve bizi bu zor günlerimizde yalnız bırakmadı.

Dışişleri bakanlığının verilerine göre, 101 ülke ve 16 uluslararası kuruluş yardım teklifinde bulunmuş. Bunlardan 74’ü daha ilk günlerde hem yardım malzemesi hem de arama kurtarma ekiplerini göndermiş. Bu ülkelerden gelen arama kurtarma personeli sayısı 10 bin kişiyi geçmiş durumda. Bu ekipler deprem bölgesindeki arama kurtarma faaliyetlerine katılarak yüzlerce vatandaşımızı enkazların altından çıkardı. Bazıları ise bölgede kurdukları sahra hastaneleri ile hâlâ yardımlara devam ediyorlar.

Bu süreçte destek veren, arama kurtarma ekiplerini gönderen devlet ve kuruluşlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Canımıza can kattılar. Kadirşinas Türk milleti bu kara gününde yanında olanları asla unutmayacaktır.

Bu ülkelerin arasında birkaçı var ki onları ayrıca zikretmemiz gerekiyor. Bunlar Yunanistan, Ermenistan ve İsveç.

Bunları niye özellikle belirtmek istedim?

Yunanistan ile son dönemde yaşadığımız gerginlikler malum. Buna rağmen ilk arama kurtarma ekibi gönderen ülkelerden biri Yunanistan oldu. Hatta Dışişleri Bakanı Dendias da bizzat deprem bölgesine gelerek desteğini gösterdi.

Dandias’ın “İlişkilerimizin düzelmesi için bir depremi daha beklemeye gerek olmadığı kanaatindeyim” şeklindeki sözünü çok değerli buluyorum.

Ayrıca Yunan televizyonlarında yayımlanan deprem görüntülerinin “ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim” şarkısı eşliğinde verilmesi ve önde gelen gazetelerden Kathimerini'de "Hepimiz Türk’üz" yazılı karikatür yayımlanması da bizleri ziyadesiyle duygulandırmıştır.

Bunun yanı sıra Yunan devlet televizyonu ERT'ye konuşan Yunan Başbakanı Miçotakis’in “Bu deprem, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin yeniden tanımlanması için bir fırsat olabilir” şeklindeki sözleri de bir o kadar ümitvar gözükmektedir.

Hatırlanacağı üzere 1999’daki Gölcük ve Atina depremlerinden sonra da benzer bir süreç yaşanmış ve Kardak Krizi’nden itibaren gerginleşen ikili ilişkiler bir detente dönemine girmişti. Umarım Yunan siyasiler bu açıklamaları sadece sözde bırakmazlar ve iki ülke arasındaki sorunların makul ve adil bir şekilde çözümlenmesi için mekanizmalar işletilir.

Ermenistan ile ikinci Karabağ Savaşı sonrasında normalleşme süreci başlatılmasına rağmen, sürecin çok ağır işlediği ve bir türlü istenilen seviyeye gelmediği de bilinen bir gerçek. Buna rağmen Ermenistan da ilk saatlerden itibaren desteğini açıklamış ve 30 yıl aradan sonra açılan Alican Sınır Kapısı’ndan geçen yardım tırları deprem bölgesine ulaşmıştır. Bunun yanı sıra Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan da Türkiye’ye gelerek Ermenistan’ın desteğini göstermiştir.

Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini, PKK ve Fetö’ye verilen destek nedeniyle onaylamadığı ve Haziran 2022’de Madrid’de imzalanan mutabakatın yerine getirilmesini şart koştuğu hatırlanacaktır.

Türkiye’nin bu tavrını protesto etmek için geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşanan Mushaf-ı Şerif yakma hadisesi, iki ülke arasındaki ilişkileri iyice germiş ve Türkiye, müzakereleri sonlandırmıştı.

Deprem bu gerginliği de rafa kaldırmış olacak ki İsveç de geniş bir arama kurtarma ekibini deprem bölgesine yollamış ve depremzedeler için ayni yardımda bulunmuştur.

Görüldüğü üzere Türkiye’nin maruz kaldığı depremler, bir şekilde felaket diplomasisine imkân tanımıştır. Aslında bu ülkelerin Türkiye ile konuşmak ve sorunlarını çözmek için deprem felaketini beklememelerini tercih ederdik.

Yine de özellikle bu üç ülkenin, Türkiye ile yaşadıkları gerginliğe ve kamuoylarındaki Türkiye karşıtı atmosfere rağmen siyasi ve ideolojik sorunlarını öteleyerek Türkiye’ye destek vermeleri gelecek için umut vadetmiştir.

Bakalım bu adımların arkası gelebilecek mi?