En iyi yaptığımız şey eleştirmek. Lakin kendimizden başka herkesi. Yapılması gereken her şeyi başkası yapmalıdır. Her hata başkasına aittir. Her olumlu şeyin kendimizle bağı olduğu gibi hiçbir hatanın bizimle herhangi bir bağlantısı yoktur. Olmasını beklemeyiz.

Din sanki başkasına inmiştir. Ahlak başkasının ihtiyacı olan ideal insan değeridir. Hukuk başkalarının dikkat etmesi gereken kurallar bütünüdür. Dinin uyulması gereken temel kurallar başkasınındır bizler ise sanki dinin yaşanması gereken taraflarının denetimi için tayin edilmiş müfettişiyiz. Sadece ve sadece yapılanları ve yapılması gerekenleri denetleyip raporunu tutan bir nevi münker-nekirliğe soyunmuş raportörü(haşa).

Üzerimize çıkmayacakmış gibi yapışarak hiç bizce bir yaşam tarzı olmayan sabahtan akşama kadar, akşamdan gece yarılarına kadar nargile kafelerde İslamcılık iddiası güden, ezanı arabesk dinler gibi dinleyip oturdukları yerden kalkmadan nâmahremi mahrem gibi gözleyerek saatlerini bir başka Müslümanı eleştirmekle geçiren yeni yetme bir biz var bizde.

Bugün bir aile babası şunu yapmayın bunu yapın diye evindeki herkese ahkam kesiyor, çocuklar anne-babalarını örnek alarak birtakım yanlışları yapsalar da hatalı olanlar hep çocuklardır. Aile babası kendi aynası olan çocuklarının ne yaptığı ve ettiğinden sorumluluğunu üzerine hiç almaz, almak istemez. Oysaki sorumluluk alanında olup biten her şey kendisini dolaysız bağlar.

Örneğin bir belediye başkanı da halka verdiği hizmetlerin şirazesinden muhakkak surette birinci derecede sorumludur. Bir kaymakam idaresinde bulunan heyetin yapıp ettiğinden sorumludur. Bir vali sorumluluk alanı olan ilinde neler olup bitiyor, kim ne yapıyor araştırmıyorsa, bilmiyorsa ve öğrendiğinde yanlışlıkların önüne bedenini koymuyorsa bölgesinde olan her şeyden son derece sorumludur.

Toplum olarak öyle bir hale geldik ki özeleştiri yoksunluğumuz bizi hep başkalarının gözüyle yaşamaya sevk ediyor.  Kimse kendisi olamıyor, kendisine bakamıyor. İç muhasebe yapmak başkasının hesabını yapmaktan kendimize dönemiyoruz.

Oturduğumuz yerden Cumhurbaşkanını, Başbakanı eleştiriveriyor yanlışlıklarını sıralayıveriyoruz. Onların yerinde olmayı düşündüğümüzde üzerlerindeki yüklerden ve almış oldukları sorumluluklardan ışık hızıyla kaçmayı yeğliyoruz. Yani diyeceğim o ki herkesi ama herkesi çok rahatlıkla eleştiriyor sadece kendimize bakamıyoruz. İç muhasebemizde özeleştiri yoksuluyuz.

Bendeniz zannediyorum ki toplumsal irtifa kazanmaya ilk başkasının eksiğini hesaplamayı ivedilikle bırakıp kendi hesabımıza bakmakla başlamalıyız. Kişi toplumda gördüğü her aksaklıkla ilgili dönüp kendisine bakarsa ve gördüğü yanlışı düzeltme yoluna giderse işte o zaman asr-ı saadeti müjdelemek hiç de uzak değil. Allah’a (cc) emanet olunuz!