Bir süreden beridir Türkiye, yine sistematik bir şekilde ekonominin hedef alındığı bir saldırılar silsilesi ile karşı karşıya…

Ekonomik/finansal saldırılar özellikle de Amerika’nın, düşman bellediği ülkeler üzerinde tatbik ettiği bir yıpratma yöntemi.

Maksat elbette ki toparlanma sürecine giren Türkiye ekonomisini baltalamak ve bu vesile ile ‘düşman güçlere’ teslim olmasını sağlamak…

Bu nedenle de ekonominin başındaki kişiyi yani Mehmet Şimşek’i hedef almak en kolayı…

Anılan saldırılarda kullanılan enstrümanlar ise genellikle komplo teorisyenleri ile marjinal siyasetçiler...

Bunlardan birisi Erol Mütercimler…

Uzun bir süredir ortalarda görünmeyen bu özne, ekonomi yönetiminin hedef alındığı malum süreçte aniden ortaya çıkıverdi.

Peki, kimdir bu Mütercimler?..

Açık söylemek gerekirse kişisel biyografisine girecek değilim lakin kendisi hakkında bir fikir sahibi olabilmek için geçmişindeki birtakım netameli hadiseler üzerinden örnekleme yapmak sanırım en doğrusu...

Erol Mütercimler 1 Temmuz 2008 günü Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı. 5 Ağustos 2013 günü karara bağlanan davada sekiz yıl dokuz ay cezaya çarptırıldı.

7 Eylül 2020 tarihindeki bir televizyon programında imam hatip lisesi mezunlarıyla ilgili olarak söylediği sözler nedeniyle hakkında soruşturma başlatıldı.

Hakkında, “halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” suçundan dokuz aydan bir buçuk yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istemiyle iddianame hazırlandı.

19 Nisan 2021 tarihinde açıklanan kararla 10 ay hapis cezasına çarptırıldıfakat cezası ertelendi.

Yani bildiğiniz ‘sabıkalı’…

Mütercimler, ceza aldığı ‘Ergenekon soruşturması’ sürecinde savunma yaparken şu ilginç cümleleri kuran kişidir.

“Benim de saçmalama hakkım var… Bu hakkımı savcı bile elimden alamaz!”

(Tartışılan meselede) “yetersizlikler varsa; ya ‘spekülatif’ tezler sunmak ya ‘komplo teorisi’ yazmak, ya da ‘akıl oyunu’ yapmak zorunda kalırsınız.

İşte ben de bunu yapıyorum ve yaptım…”

Aslında anılan şahıs kendisini mahkemede tam olarak tanımlamış.

İşinin ‘spekülasyon’ olduğunu ve ‘komplo teorileri’ geliştirdiğini açık açık söylemiş zaten.

Elinde sağlam bir belge olmadığında ise ‘saçmaladığını’ itiraf etmekten de çekinmemiş.

Dönelim başa…

Türkiye’ye yönelik ekonomik/finansal saldırılar gerçekleşirken ön safta bu şahısla beraber marjinal kimliği ile maruf Cemal Enginyurt’u gördük.

Mütercimler, hiçbir belge sunmadan, kendine iş bellediğini açıkça itiraf ettiği spekülatif tezler geliştirme yöntemiyle uydurulduğu her hâlinden belli olan,‘zenginlere af getirileceği önerisine karşı çıktığı için Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa ettiği’ yönünde bir iddia serdetti.

İddiası bu kadarla sınırlı değildi elbet.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın devreye girerek Şimşek’in istifasını geri almasını sağladığı yalanı da bu bağlamdaki bir diğer iddia idi.

Yalan diyorum zira hem Cevdet Yılmaz hem Mehmet Şimşek ve hem de İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu iddiaların külliyen uydurma olduğunu beyan ettiler.

Bu desteksiz yalanı birkaç gün sonra, parti parti dolaşan ve dönekliği ile şöhret bulan Cemal Enginyurt tekrarladı.

Fahrettin Altun’un açık tekzibi yetmemiş olacak ki Mehmet Şimşek de bu apaçık uydurmayı ayrıca tekzip etme ihtiyacı duydu.

Peki, bile bile ve ısrarla bu yalanları neden atıyorlar?

Yazının da başında ifade ettiğim gibi bu, Amerika’nın sıklıkla kullandığı bir saldırı yöntemi.

Nitekim Sermeye Piyasası Kurulu (SPK), bunun bir saldırı olduğunu gördü ve bir basın bildirisi ile hukuki işlem başlatıldığını beyan etti.

Esasen SPK mevzuatı bu hususta tartışılmayacak denli açık zira işi gücü spekülasyon olan kişilerin, bu cürümleri nedeniyle “üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı” hükmü gayet sarih…

Görüldüğü üzere durum hayli ciddi...

Adalet Bakanı’nın açıklama yapma ihtiyacı hissedeceği kadar ciddi hem de…

Bu saldırıların faillerinin hak ettikleri cezaya çarptırılmaları da aynı ciddiyetteki başka bir gereklilik…

Öyle mi olacak, izleyip göreceğiz…