İki gün önce gazetemizin Güneydoğu Bölge Temsilciliği yapılanması için Adana’ya gittik. Bir takım görüşmeler yaptık ve çeşitli çevrelerde/ortamlarda bulunduk. Farklı mekanlarda farklı görüş ve yaklaşımda insanlarla bir arada bulunduğunuzda doğal olarak fikir alışverişi için ortam oluşuyor. Ortamın oluşmasına bakmayın fikir alışverişinin olup olmadığına bakın. Alışveriş olması için her iki tarafın da önyargısız bir şekilde karşı tarafı dinlemesi gerekiyor.
Çay bardakları boşalırken eski dostlar, ahbaplar, anılar vs.’den sonra konu dönüp dolaşıp siyasete ve özellikle son 15 yılına damgasını vuran Erdoğan’a geliyor. Küçük bir gruba bağlılığı olan muhatabımız Erdoğan’ın kendilerine adil davranmadığından, onlara demokratik bir ortam sağlamadığından dem vuruyor. Erdoğan’ın işin ehli olmadığına dair ayetlerden deliller getiriyor, hadislerden kaynaklar gösteriyor. Hatta ve hatta Erdoğan’ın bizzat “Beni Atatürk’e benzetin”, dediğini söylüyor. Efendim ülkede ahlak kalmadı, kız erkek ilişkilerindeki cıvıklık ayyuka çıktı, faiz toplum gerçeği oldu vs. Bu minval üzere devam eden bir serzeniş manifestosu okuyup duruyor.
Biraz dinledikten sonra müsaade isteyerek sözü devraldım. Evvela siyasi ve politik mevzularda ayet ve hadisleri delil getirmenin ne kadar yanlış olduğuna değinmeye çalıştım. Erdoğan’ı bir Müslüman olarak değerlendirdiğimde İslam’a muhalif bir tavır ve davranışının zahiren olmadığını ve biz Müslüman olarak zahire göre hükmetmemiz gerektiğinden bahsettim. Ayetten delil getirmezsen senin söylediklerinin bir hükmü yok anlamına gelen bir takım antrparantezler açtı. Peki bana “Atatürk’e benzetin sözünü nasıl izah edeceksin” diye sordu. Ben de; “Böyle bir sözünü hatırlamıyorum ama zannediyorum cımbızla alınmış olmalı” diye mukabele ettim. Israr etti internette var aç bak deyince açtım ve baktım. Bulduğum haberlerde o konuşma şu şekilde seyrediyordu: “Beni ne Obama’ya, ne Bush’a benzetin. Beni bu toprakların insanlarına, cumhuriyetimizin banisi Atatürk’e daha geride Kanuni’ye, Yavuz Sultan Selim’e, Fatih Sultan Mehmet’e benzetin”.
Bu konuda yorum yapmadan devam etmeye çalıştım. Erdoğan’ın iki derdi var; birisi vatan, diğer din. Biz de bunun için seviyoruz. Bu dertleri için yedi düveli karşısına almış bir lider var ve bu lidere umutlarını bağlamış bir ümmet var diye devam ederken; Orhan Bey, sen inanmışsın o yüzden böyle konuşuyorsun demez mi!
Aslında bu yazının bahsi tam da bu noktadır. Azınlık olmakla kendilerince haklı gurur yaşadıkları vehminden kurtulup farklı fikirlerin de doğru olabileceği ihtimalini dikkate almalılar. Muhatabımız kendisinin inanmış olduğu bir takım yargıların değişme ihtimalinden korktuğu için dinlemekten de korkmaktadır. Yani dinlemekten korkmasalar bildiklerinin yanlış olduğuna ikna olacaklar.