Değersizlik, değeri çok az olan ya da bir değeri bulunmayan, önemsiz, işe yaramaz manasına gelmektedir. Aslında değersizlik depresyona sürükleyen duygulardan biridir. Değersiz hisseden kişi, bir süre sonra eli kolu bağlanmış gibi kendinin hiçbir şeyi başaramayacağını, hayatta tek suçlunun kendisi olduğunu ve mutluluğu hak etmediğini düşünür.
Kafasında kendini olduğundan başka bir konuma oturtur ve fıtratından çok farklı davranır. Sanki bunca zaman tüm bu yapılanları yapan kendisi değilmiş gibi “beceriksiz” bir hale bürünür. Ve aşırı derecede kendini “yetersiz” hisseder.
İlişkilerinde koca bir duvar vardır. Her zaman en küçük kırılma anında o duvar örülür ve yıkılmaz. Olaylara çok temkinli yaklaşır, kişilere güvensiz davranır ve kişilerle sınırlı ilişkiler kurar. Değersizlik duygusunu bastırmak için kendini güçlü göstermeye çalışır. “İşkolik” olanların çoğu derinden algılanan değersizlik duygusunun güçlü görünme arzusuyla kapatma arzusudur. Yahut dış görünümüne acayip önem veren kişilerde içten içe algılanan değersizlik duygusu vardır. Öfkeli duran, kavga eden ve çevresindekilerle problem yaşayan kişilerin yine derininde bu değersizlik algısı yatmakta, insanlara bağırıp çağırarak aslında “bana değer verin” mesajını iletmektedir.
İçten içe değersiz olduğunu düşünen kişilerin genel olarak hayattan ve kendinden beklentileri çok yüksektir. Bu yüksek beklentileri karşılayamayınca da haliyle kendini “başarısız” atfetmektir. Etrafına sürekli “Ben farklıyım” tarzı mesajı verir. Kadınlar, cinsiyetinden memnuniyetsizlik sergilemekle birlikte, erkeksi tavırlar sergiler. Aşkıyla yandığı adamla ya da kadınla evlendikten sonra ya da onların kalbini kazandıktan sonra eşini adam yerine koymaz, sürekli aşağılayıcı sözler söyler. Özellikle karşı cinste etki bırakmayı çok sever, onlardan değer görmek için alttan alta farklı hareketler takınır.
Sonuç olarak, bu değersizlik duygusu toplumumuzun “çocuğu küçük görme” algısından kaynaklanmaktadır. Çocuğu hiçbir zaman yetişkin olarak görmeyip aileyle çocuk arasında yaşanan her çatışmada kendini haklı gören bir ebeveyn yapısında çocuğun kendine güvenli, kendini değerli hisseden, kendini suçlamayan bir yapıda gelişmesi beklenemez. Bu nedenle çocuk yetiştirirken suçlayıcı tavırlar ve eleştiren tavırlardan uzak, anlayış odaklı yetiştirmek gerekmektedir.
Size gelince, kendinizi suçlamaya devam edebilirsiniz. Bu sizin için hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bu saatten sonra da “kendini suçlamanın bir manası yok” tarzı cümleler, sizi daha çok rahatsız edecektir. Evet, suçlusunuz ve değersizsiniz. Lakin bu hislere rağmen, bu duygulara rağmen ayağa kalkıp hayatınıza devam etmelisiniz. Çünkü hayat duyguları yaşamaktan ibaret ve siz duyguları yaşamadan ölmeyeceksiniz…
Selam ve dua ile…