Sözün başında şu iki önemli tespiti yaparak başlayalım:

            -Acem oyunları.

          -Bizans entrikaları.

            Kerkük’teki bayrak hadisesi büyük ve kirli bir tuzaktır. Siyonist çete ile Haçlı ittifakı ve İran’ın da güç takviye etmesiyle yine şeytani planlarını devreye soktular.

                     Mesele şudur. Hatırlayın barış sürecini nasıl yıktı(rdı)klarını. Erdoğan, her türlü bürokratik ve sosyolojik engele rağmen (barış süreci başlatıldığında toplumda oluşturduğu tepki ve refleksi anımsayın) aynı zamanda belki de siyasi hayatına mal olabilecek bir girişimde bulundu. Kürt meselesini siyasi, sivil ve insani bir zeminde çözüme kavuşturmak maksadıyla elini, bedenini taşın altına koyup barış sürecini başlatan, Cumhuriyet tarihi boyunca biz Kürtler’in, yapılacağına ihtimal dahi vermediği adımları atan Erdoğan’ı HDPKK eliyle Kürtlerin gözünde şeytanlaştıran Batı(l) konsorsiyumu, Kobanê süreciyle birlikte barış sürecini akim bıraktı(rdı) ve emeline ulaştı. Barış sürecinin selametle nihayete ermesi, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada tartışmasız “hüküm” sahibi olmasının yanında, küresel dizayn grubuna “ayak bağı” olması demekti!

          Hâlihazırda aynı plan Kerkük üzerinden de yürütülüyor. Ancak bu planın birincil hedefi referandumdur. “Ne alaka?” diyenler olacaktır.

          Şöyle. Kerkük’ün Valisi, Barzani muhalifi ve ABD’nin emrinde olan Necmettin Kerim’dir. Bayrağı çekerek: (ki bayrağın uzun zamandan beri Kerkük’te olduğu bilgisi var. Referandum arifesinde gündeme getirilmesi manidar değil mi?)

          1- Erdoğan’ın buna tepki vermesini sağlamak ve bu bağlamda Türkiye Kürtlerinin Erdoğan’a karşı tutum sergileyip referandumda aleyhinde oy kullanmasını sağlamak. Müslüman Kürtlerin desteğini kaybeden Erdoğan’ın Kürt coğrafyasında yalnızlaşmasını sağlamak, referandum “evet” lehinde geçse dahi meşruiyetini sorgulamaya açmak.

          2- Bir diğer iblisane niyetleri ise Erdoğan ile Bahçeli’nin referandum çerçevesinde yaptıkları ittifak ve eylem birliğini bozmak. Erdoğan’ın, Kerkük’teki bayrak hadisesini kabullenmesi, Bahçeli’nin ittifakı bozması ve referandumun geçmesi tehlikeye girmesi demektir.

          3- Hadisenin Irak Bölgesel Kürdistan boyutu ise şöyle. Mesut Barzani’nin buna itiraz edemeyeceklerini biliyorlar. Zira Barzani “bayrağı indirin” dediği anda, kendi iç kamuoyunda tepki çekecek ve yapılacak seçimde Barzani’nin kaybetmesini sağlamak. Bayrağı indirtmemesi ise Türkiye/Erdoğan ile olan iyi ilişkilerinin zedelenmesine yol açar ki öncelikli gayeleri bu.

          Büyük bir imtihan hem Erdoğan’ı hem Barzani’yi hem de Kürtler ve Türkler’i bekliyor. Batı(l) konsorsiyumunun bu iblisane planlarını bu sefer boşa çıkaralım ve başlarına geçirelim.

       Etnik ve ırkçı söylemlerden uzak durmak faydalı olacaktır. Tepkilerde ölçülü olmalı, incitici ifadelerden imtina etmeli. Akl-ı selim bir şekilde bu planlarını akim bırakmazsak, planı yapanların ekmeğine yağ sürmüş oluruz.

       Türkler ile Kürtler ne zaman ittifak edip güç birliği yapmışlarsa hem bu ittifak ve güç birliğinin mensupları hem de bu mensupların mensup olduğu Din-i İslâm ve Müslümanlar güç kazanmıştır. Ve ne zaman tefrikaya düşmüşlerse her biri topal kalmış, Din-i İslâm, Müslümanlar ve yaşadıkları coğrafya eziyet ve zulme uğramıştır. Tarih bunun misalleriyle doludur; akledin! Şamanizm ve Marxizm bu toprakların, milletin zehridir. Ondandır ki “Bir Müslüman Türk’ü bin fasık Kürd’e; bir Müslüman Kürd’ü bin fasık Türk’e değişmem” diyoruz…