Evet, yanlış duymadınız! Harabe bırakmış terör saldırısı gibi çırılçıplak ve savunmasız biçimde ruhunu teslim eden; “Mavi Marmara” (davası/ydı) onun adı…
İnsan bir kere hüzne düştü mü, ne yazsa yerini tutmayacaktır beyaz kâğıtların. Öyle anlamsız, öyle mayhoş öyle uykulu kalır ki kullandığı kelimeler, tüm yazılmışların kendi parantez içlerinde küfürleri savurur suratının her noktasına.
Bu yüzdendir yazdığım her satırın hissettiklerimibir türlü anlatmaması. Bu yüzdendir, uykusuz gözlerimin uyuyacağı an kâbuslara takılıp tekrar tavana bakması. Bu yüzdendir, tüm edebiyatları çöpe atıp dediklerime de odaklansam, hüzün getiren tüm yalnızlıkların alelade gönlümün çerçevelerine asılması.
Evet, “Mavi Marmara” onun adı. Tüm bu anlatım seviyelerinin üstünde kalıp yaşanılan umut kapısının hüzünle anılması… Bir oyuncak misali eline verilen ümit fidanlarının talan edilmiş şekilde gözlerimizin içine sokulması… Umut kapılarının-sırf o kapıları bir daha açamayalım diye- alnımızın ortasında patlatılan kurşunların kalbimizde harabe bir şehirle kapatılması… Evet, yanlış duymadınız! Harabe bırakmış terör saldırısı gibi çırılçıplak ve savunmasız biçimde ruhunu teslim eden; “Mavi Marmara” (davası/ydı) onun adı…
Söylesenize? Şimdi hangi cümleleri yazsam anlatabilirim çıkışında ruhunu teslim eden tükenmişdava gözyaşlarını… Hangi kelimeleri kullansam teselli verip dindirebilirim? Ya da nerden bulabilirim yüzü, gözlerine bakabilecek şehit annelerinin, babalarının, kardeşlerinin… Geride kalanları nasıl avutabilirim?
**
Cumadan beri aramalar geliyor, öğrenciler yanıma geliyor. Hocam, neyiniz var, diyorlar. Davayı anlatıyorum, teselli veriyorlar. “Bugün olmasa yarın yanacaklar hocam!” diyorlar. Bir yanda hüzün, bir yandan kırık dökük bir hal, içlerinde hala umut besliyorlar. Bense karşılarında tükenmiş, öfkeli, çaresiz… Peki, ben bu duyguları kime besliyorum?
**
Hayal kırıklığı hissetmiyorum. Hayal kırıklığı, karşı tarafın hareketini karşı taraftan beklemediğinizde ortaya çıkan yoğun hüzün kokan duygu hissidir. “Kırıklık” kullanılır, böyle hayal etmediğiniz, beklentilerin böyle sonuçlanmaması gerektiğine inandığınız için. Çünkü duyduğunuz anda o duyguyu, hayallerinizin umutlarınızın hislerinizin kırılma seslerini hissedersiniz. Çok acı verir.
Bu yüzden sadece öfke ve hüzünle yetiniyorum. Arada bir kendime yediremiyorum; sonra yine iç çekip kendimi öfkelere gömüyorum.
Ama yine de bu yazdıklarım, sildiklerimin yanında hiçbir şey ifade etmiyor. Yazıyorum, siliyorum. Bir daha yazıyorum, bir daha siliyorum. Uyuyamıyorum, yazamıyorum; öfkeleniyorum, utanıyorum.
Neden mi?
Çünkü “Mavi Marmara” onun adı…