Günlerdir, Muharrem İnce’nin deyimiyle, “CHP’nin yandaş” gazetesi” Sözcü’de yayımlanan uydurma bir haber etrafında kopan fırtınayı seyrediyoruz. “Yalan ve iftira” ile siyaset yapmayı alışkanlık haline getiren bir partinin genel merkezinde üretildiği ortaya çıkan bu kumpasla ne hedefleniyor?

Bir terör örgütü marifetiyle eski genel başkanlarının “mahrem görüntülerini” kamuoyuna sızdırıp, yönetimini yeniden şekillendiren bir partiyi kim dizayn etsin? FETÖ gibi devleti yıkmaya çalışan bir terör örgütünün, genel merkezini dizayn etme becerisine sahip olduğu, ileri gelen hiçbir partilinin de bunun karşısında durmaya cesaret edemediği bir yerde “basit yalan”larla dahi iş görülebiliyor.

Muharrem İnce‘nin Cumhurbaşkanı ile oturup, partiyi hizaya getirmek için uğraştığı tezviratı kısa sürede Kılıçdaroğlu’nun üzerine çöktü. Fakat, bu enkazın altından Kılıçdaroğlu ve prenslerinin -ve dahi prenseslerinin- kısa sürede silkelenerek çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Çünkü, CHP dizayn edileceği kadar dizayn edilmiş durumda. “Atatürkçüler, ulusalcılar tasfiye ediliyor, parti bölücü-mezhepçi bir taifenin eline düştü” şeklindeki söylemler aslında gerçeğin küçük bir kırıntısı bile değil.

CHP-HDP İTTİFAKI YENİ Mİ?

HDP’nin öncülü olan HEP’li 21 milletvekilini SHP listesinden TBMM’ye soktuklarında sene 1991‘di. Partinin başında ise “Kemalizm’i bir ideolojik kalıp olarak Türkiye’nin anayasasına rapt eden” İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü bulunuyordu.

Yani CHP, öyle iddia edildiği gibi Deniz Baykal’ın tasfiyesi ile birlikte “bölücü”lerin fink attığı bir partiye dönüşmedi. “CHP ve bölücülük” başlıklı bir çalışma yapılsa oldukça evsaflı bir doktora tezi yazılır herhalde.

Gezi eylemlerinden hatırlayalım. AK Parti Hükümeti’ni yıkmak için tezgâhlanan bu eylemlerde Abdullah Öcalan ile Atatürk posterlerini birlikte taşıyanlar küçük ve kriminal bir grup muydu? Hayır.

CHP’nin PKK’nın siyasi uzantısıyla kurduğu ittifak birkaç kişinin uğraşı, ya da birkaç yılın emeğinin sonucu değil. Çok daha derin ve çok daha eski bir tarihe sahip.

İDEOLOJİK KAVGA CHP’DE HİÇ OLMADI

Artık 1930’ların saplantılı kafa yapısı ile hareket eden kişileri parti yönetimindeki bazıları “çok rahatsız edici” buluyor olabilirler. Fakat bu durum “ideolojik bir kavganın” yansıması olarak görülemez. Her durumda “Türkiye’nin çıkarlarının karşısında olmayı” bazılarının tam olarak “kavrayamaması” olarak görülebilir belki.

Muharrem İnce’nin pazar günü bir televizyon kanalında canlı olarak yayınlanan röportajında “Canan Kaftancıoğlu ve Eren Erdem”e partinin yeteri kadar sahip çıkmadığını söyleyerek, bu “iki örgüt mensubunu” adeta kucaklaması, CHP’de iddia edildiği gibi bir “ideolojik” hesaplaşma olmadığının en açık kanıtı.

Koltuk kavgalarını “en galiz şekilde” milletin huzurunda yapmaktan çekinmiyorlar. Üstelik bunu yaparken etrafa çirkef sıçratmaktan da geri durmuyorlar.

Söyler misiniz, CHP’nin dizayn edilecek neyi kalmış?