Niye şaşırdın?
bu senin cenazen. başkasının değil.
ah evet, sen sanıyordun ki hep başkaları ölür.
başkalarının olurdu cenazeler.
ama bu seninki.
ilk defa ölüyorsun.
ve son defa.
şaşırmana şaşırmamak gerek.
şimdi de “gitmesem de olur” diyebilecek misin?
“nasılsa birileri toplanır, boş kalmaz cami avlusu…”
öyle mi?
ama sensiz başlamıyor ‘düğün’:
başroldesin.
bu senin cenazen…
ben gelmeye çalışacağım.
omuzlarımda taşırken seni,
omuzlarımın taşıyamayacağı o haberi yükleneceğim.
ölüm, başımın üstünde, senin kadar ağır,
senin gibi yakın, senin gidişin kadar sıcak duracak.
bir süre…
ama sadece bir süre.
omuzlarımdan indirdiğimde seni,
üzerine toprak attığımda yük düşecek omuzlarımdan.
mezarlıktaki yüzlerce tümsekten birinin daha sebebi olunca sen,
normal göreceğiz.
alışmaya başlayacağız
senin de ‘rahmetli’ diye anılışına.
arkamı döndüğümde mezara.
‘bu defa kurtulduk!’ sevincini utana utana içime atacağım.
beklemeye başlayacağım sonra.
bir başkasının ölümünü.
bir başka ölümü.
senin beklediğin gibi
bir başkasının ölümünü…
hayret, bu defa da başkası öldü.
başkasının başkası.
sen.
cenaze senin
cenaze sensin,
ah, nasıl unuttum, gelemezsin
almaya geleceğiz…