Çanakkale’ye ihanetten ne zaman vazgeçeceğiz?

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünü geride bıraktık.

Eskinin aksine artık 18 Mart, anaokullarından üniversitelere kadar çeşitli programlarla devletin her kademesinde coşkulu bir şekilde idrak ediliyor. Âlâ!

Çanakkale’ye ihanetten kastımız; sürekli okuduğumuz “onlar ölü değil diridirler lakin siz hissedemezsiniz” ayeti celilesinin vazıh beyanına rağmen üstüne ölü toprağı serperek silikleştirmeye çalıştığımız hakiki kahramanlarımıza reva gördüğümüz muameledir.

Bugüne kadar Çanakkale’yi sadece Mustafa Kemal üzerinden öğrendik, öğrettik. Sanki bir tek kahraman varmış ve o elindeki Harry Poter çubuğuyla dünyanın en büyük zaferini tek başına kazanmış gibi anlattık. Çünkü bir tek isim vardı başlarda, gerisi sadece sayılardan ve rakamlardan müteşekkildi. Bu, zihinlerimizde şu anlamı vehm ettiriyordu: O gün orada bir tek gerçek kişi vardı. Ya diğerleri… Diğerlerini sayıların remzine hapsedip kemalist mitoslarla hakikati boğduk.

Öyle ki “Çanakkale Muharebesinin başkomutanı kimdi?” sorusunu, tarihin yüksek lisansını yapmış öğrencilere dahi sorduğunuzda aldığınız yanıt aynıdır: Mustafa Kemal. O zamanlar müttefikimiz olan Alman general Otto Liman von Sanders’i kimse bilmez. Gelibolu ve Çanakkale muharebesinde 5. Ordu kumandanı olan General Otto, aynı zamanda bir Osmanlı Mareşalidir ve Çanakkale’de başkomutan odur.

Yarbay Mustafa Kemal’in 57. Alaydaki askeri dehasını yadsıyan yoktur. Kuşkusuz savaşın istikametini belirleyen bir cesaret ve şecaat ortaya konmuştur. Erleri geçtim de Çanakkale Cenk’inde türlü yiğitlikler sergileyen ya diğer rütbeliler, yarbaylar, albaylar ve paşalar…  Savaşa istikamet veren stratejiyi belirleyen, tüm cephelerdeki askeri sevk ve idare eden asıl komutanlar. Bu büyük zaferi sadece bir kişi üzerinden anlatmak onların fedakarlıklarını yok saymak ve onlara ihanet etmek anlamına gelmez mi?

Bugün yıldönümünü andığımız 18 Mart’ın komuta kademesinde asıl kimler vardır? Mesela bir Cevat Paşa. Çanakkale’de Müstahkem Mevki Kumandanlığı ve Kolordu komutanlığı yapan Cevat Paşa (Çobanlı), “18 Mart kahramanı” ve “İstanbul’u kurtaran kişi” olarak tarihe geçecek denli önemli bir görev ifa etmiştir.

Arkadaşlarım! Şu iyi bilinmelidir ki altı yüz yıllık büyük bir İslam devletinin gelecekteki yaşam ve kaderiyle tümden ilgili bulunan bu savaşta kesin olarak ölmek var, dönmek yok!” cümlesi ona aittir.

Peki, o gün Cevap Paşa’ya vekalet ederken yağdırdığı emirler ve aldığı yerinde kararlarla savaşın kaderini belirleyen, tevazuuyla maruf Kurmay Başkanı Selahattin Adil Bey’i kimler hatırlıyor?

Dünya üzerinde en çok madalya hak eden ve Çanakkale’de kara savaşının kaderini değiştiren 57. Alay’ı, herkes Mustafa Kemal ile bilir. Peki, 57. Alay’ın kahraman kumandanı Binbaşı Hüseyin Avni’yi kaç kişi bilmektedir?  O Hüseyin Avni Bey ki Ağustos ayında karargaha isabet eden meşum bir top mermisiyle şehadete yürümüştür.

Alay’ın öyküsü de çok hazindir bu arada. Çanakkale’de sergilediği fedakarlıkla mevcudunun kahir ekseriyetini kaybeden 57. Alay, önce Galiçya’ya sonra da Filistin cephesine gönderilmiş ve her iki cephede de büyük yararlılıklar göstermiştir. Filistin Cephesi, nasıl kaybettiğimizi hala anlayamadığımız, hezimetimizin üstünün örtüldüğü bir savaştır. 57. Alay’ın destanları burada inha bulmuştur zira geriye kalan bir avuç kahraman da esir düşmüştür. Megiddo Meydan Muharebesi, İngilizlerin bugün bile askeri okullarında ders olarak okutup övündükleri bir harptir. Amma bir gün o çöl dile gelecek ve 57. Alay başta olmak üzere Sina’nın kalbine emanet ettiklerimiz, şüheda şüheda o muharebenin nasıl kaybedildiğine dair hakikatleri haykıracaktır.

Seyit Onbaşı’yı hepimiz biliriz ancak onun kahramanlığına benzer bir kahramanlığı ortaya koyan Müstecip Onbaşı’nın hikayesini işitenimiz, azdır. Turkuaz adlı Fransız denizaltısının nasıl ele geçirildiğini, isminin niçin Müstecip Onbaşı olarak değiştirildiğini, geminin ve Müstecip’in daha sonra başına gelenleri…

Bu köşe ve dünyanın tüm köşeleri, bırakın ceddimizin hikayelerini özetlemeyi; adlarını saymaya yetmez. Sorarım size şimdi:

Bir kişiyi yüceltmek için kaç kişiyi yok saymak gerekir?

Bir kişiyi yüceltmek için kaç şehidi öldürmek gerekir?

N’olur artık Çanakkale’nin gerçek kahramanlarına haklarını teslim edelim.

Buna da ders kitaplarında ONLARa da yer vererek başlayalım.

Baki selam…