Halep’te yaşanan insan/sız/lık dramıyla ilgili görüntüler, videolar düşüyor ekranlara, sosyal medyaya!.. İnsan, bakamıyor bile!.. İzleyebildiklerinizde -varsa tabii- vicdanınız paramparça oluyor, gözyaşlarınız, istemsiz şekilde yanaklarınızdan süzülüyor!.. Zaten o görüntüleri, çok ağlamaktan gözyaşı pınarlarınız kurumamışsa ve gözyaşı dökmeden izleyebiliyorsanız insanlığınızı sorgulamalısınız, insanlığınızı büyük ihtimalle kaybetmişsinizdir, hemen aramaya çıkın!.. Bizim izlemeye dayanamadığımız sahneleri, görüntüleri oradaki çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç on binlerce masum insan her gün yaşıyor. Bir de hiçbir şekilde medyaya düşmeyen görüntüler var tabii!..
Turgay Güler’in programında ekranlara getirdiği bir video var: Beş yaşlarında bir çocuk yaralanmış, acil ameliyat edilmesi gerekiyor ama ne narkoz var ne ilaç var ne neşter var elde!.. Çocuğu narkozsuz, ilaçsız, bir bıçak yardımıyla ameliyat etmeye çalışıyorlar; çocuk acıya dayanmak için Beyyine Suresi’nden ayetler ve Tebbet Suresi’ni okuyor. Allah’ım bu çocuğa yaşatılanlara; o çocuğun metanetine, bilincine nasıl gözyaşı dökmezsiniz, buna yürek nasıl dayanır? Allah’ım sen o Müslüman kardeşlerimize yardım eyle, sen bizi affet!..
Babası şehit edilmiş Suriyeli bir çocuk görüntüsü düşüyor yine ekranlara: Baba şehit edilmiş bir yardım gönüllüsü!.. Uzanmış bir sedyenin üzerinde yatıyor, yüzünde şehitlere has bir aydınlık ve gülümseme!.. Kafasından akan kan sakalına süzülmüş!.. 7-8 yaşlarındaki oğlu ağlayarak geliyor. Babasını görünce üzerine kapanıyor, o kanlı başını, gözünü, yanaklarını öpüyor, öpüyor, öpüyor!.. “Baba, bırakma beni!.. Allah rızası için beni tek başıma bırakma!.. Allah’ım bana sabır ver!..” diye feryat edip ağlıyor, babasına sarılıyor, onu öpüp kokluyor!.. Allah’ım bu çocuğun feryadını duymayan kulağı ne yapalım? Bu çocuk için, onun gibi masumlar için yaş dökmeyen gözün ne gereği var? Bu manzara karşısında parçalanmayan yüreğin, sızlamayan vicdanın varlığına nasıl inanalım?
Yine yürek yakan başka bir video: Sedyede yatan bir mücahit!.. Şehadet şerbetini içmek üzere, başında annesi!.. Annesi, artık oğlunun şehit olacağını; ruhunu Allah’a teslim edeceğini anlamış. Oğluna son nefesini verirken kelime-i şehadet getirmesi için telkinde bulunuyor. “La ilahe illallah!” de, “Şehadeti söyle, parmağını oynat, yüreğin selamete ersin ey ömrüm! Ben söyleyeyim sen tekrar et canım!.. Allah bize yeter, o ne güzel vekildir. Ey Allah’ım, senin hükmüne itirazımız yoktur ey Rabbim!.. Allah’ım sen razı olana dek sana hamdolsun!..” diyerek nasıl da çırpınıyor oğlunun başında!.. Tek kaygısı, oğlunun imanla ruhunu teslim etmesi!.. Allah’ım bu annedeki imanın, metanetin, teslimiyetin onda biri geri kalan biz Müslümanlarda olsa dünyada zulüm namına bir şey kalmaz!..
Daha bunlar gibi binlerce örnek var ama yerimiz dar!..
Bu mazlum, masum insanlar için hiçbir şey yapamıyorsanız en azından üzülün, gözyaşı dökün, dua edin!.. Bunları da yapmıyorsanız insanlıktan istifa edin ki sizinle hemcins olmanın üzüntüsünü yaşatmayın bize!..