Ortada bir masa var mıydı yok muydu tartışması yaşanırken masanın olmadığı, devrildiği ortaya çıktı.

Seçim döneminde kampanya “Seni başkan yaptırmayacağız” üzerine kuruldu.

Milletin destek verdiği o güzel hava gitti, bulutlar geldi, yağmur yağdı, şimdi de havanın açmasını bekliyoruz.

IŞİD’li olduğu ilan edilen iki kişi, Diyarbakır ve Suruç’u kana boyadı. Bu gibi durumlarda herkes sağduyu beklerken, iki polis evinde alçakça bir eylemle öldürüldü. PKK olayı üstlendi, sonra “biz yapmadık” dedi.

Savaş uçakları Kandil’e yöneldi.  Kandil yine dümdüz edilecek dendi. Vatandaşa göre devlet ilk defa PKK hedeflerini bu şekilde vuruyordu.

Her şey kurgulanmış bir film şeridi gibi ilerledi.

Siyasiler “şerefli-şerefsiz” kavgası üzerinden kahvehanede konuşur gibi konuşmaya başladı.

Birileri beyaz Torosları dillendirdi, birileri yeni 3 bin kişilik şerefsizler listesinden bahsetti.

Ölümler durmadı, ölüm öldürülemedi.

Akiller toplandı; ama siyaset onları da etkiledi, bir olamadılar, güçlü ses çıkarmadılar.

“Karakollar iki ton patlayıcıyla patlatıldı, metropoller savaş alanına çevrildi ve zafer kazanacağız” dendi…

Karşılıklı milliyetçi açıklamalar birbirini kovaladı, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları tekrar yükseldi.

Toprak damlarda ağıtlar Türkçe, Kürtçe birbirine karıştı. Yine inceden inceye ölüm geldi fakirin evine, yine ölüm düştü gözyaşlarına.

Ölümler olurken PKK sokakları hareketlendiremedi, vatandaş 6-7 Ekim’de sokağa çıktığında meselenin nereye doğru gittiğini gördüğü için “yürümem” dedi.

Bütün bunlar olurken devlet de PKK da elini silahtan çeksin çağrıları yükseldi. Şiddet dursun, ölümler olmasın dendi.

Evet ölümler olmasın, kimse ölmesin, doğrudur; ama mesele gücü güçle gördüğünde değil, oyuna gelmeden ölümleri durdurabilmektir.

Filmi başa sardık, süreler uzar kısar, ölümler birer istatistiğe dönüşür ve filmin sonunun mutlu bitmeyeceğini hepimiz biliriz.

Şimdi vatandaşın sorduğu soruyu sorayım, madem savaş yapacaksın, bunu destekleyeceksin, o zaman siyaset için bizden neden oy istedin?…

Eskiler güzel söylemiş “Zararın neresinden dönersen kârdır” diye, bu ülkede şu an olanlar hepimize zarar olarak yazılıyor…

Gelin filmi tekrar başa saralım, sonunu bildiğimiz bir senaryonun bu ülkede oynanmasına izin vermeyelim. Gelin Allah rızası için, ne yapmamız gerekiyorsa yapalım… Taşa tohum ekilmez bilelim…