Geçtiğimiz hafta oyuncak müzesine gittik. Müzede bulunan oyuncaklar dünyanın birçok yerinden özenle seçilerek toplanmış, başta çocuklar olmak üzere tüm ziyaretçilerin beğenilerine sunulmuş.    

Tüm müzeler olduğu gibi oyuncak müzesi de bir anlamda insanlığın tarihine ışık tutuyor, bizi geçmişle buluşturup geleceğe köprü oluyor. Bu oyuncak müzesinin diğer müzelerden ayırt edici özelliği ise isminden de anlaşılacağı üzere öncelikli hedef kitlesinin çocuklar olmasıdır.  Yani insanlığın geleceğinin emanet edileceği çocuklara hitap etmektedir.

Biliriz ki çocukluk masumiyet demektir.  “Büyüdük ve kirlendi dünya” mottosu tam da bunu anlatır. Çocuklukta iyiliğe ve güzelliğe kalplerimiz daima aşinadır.

Çocuklar nasıl masumsa oyuncakları da öyle olmalı, nefreti değil, barışı ve yaşatmayı hatırlatmalı. Gel gör ki gezdiğimiz oyuncak müzesinde durum böyle değildi. Asırlık oyuncakların bulunduğu müze bizi tarihle acı şekilde yüzleştirdi. Müzede dünyanın birçok yerinden çocukların masum dünyasına büyükler tarafından enjekte edilmiş oyuncakları gördük. Birkaç bin oyuncağın belki de yarısından fazlası şiddet içerikli, savaşı andıran, silah vb. parçalardan oluşuyordu. Çocukların bilinçaltı bu oyuncaklarla didaktik şekilde etkilenmeye maruz bırakılmış ve esir alınmıştı. Oysa oyuncaklar onların hayalleridir, daha doğrusu büyükler tarafından çocuklar için icat edilmiş hayallerdir. Oyuncaklardan çocuklar kahramanlarını oluşturur.

Geçmişten bugüne savaşlardan ve sonucundaki ölümlerden hep şikâyet ederiz. Geçmişte olduğu gibi bugün de bırakılan tüm insanlık izleri savaşla beslendiğimizi bize anımsatır. Bu sergilerdeki söz konusu oyuncaklar şiddet iştahını çocukların bilinçaltına özendirilen bir gerçek haline dönüştürüyor. Kaç ebeveyn kalmıştır erkek çocuklarının silahla oynamasından rahatsız olan?

Silah, savaş uçakları, tank vb. oyuncakların çocukların zihinlerini dumura uğrattığını, onları bir “işgal” girişimine maruz bıraktığını, savaşı aşıladığını kabul edelim. Savaştan öte aslında bu oyuncaklar daha genel olarak şiddet temayülünü zihinlere yerleştiriyor. Şiddet kullanılarak gücün elde edilebileceği, bir şeye sahip olunabileceği çocuklara öğretilen önemli derslerden biri haline geliyor. Bundan rahatsız olmaya başlayalım mı?

Şiddet içeren oyuncakların yanında günümüzde bilgisayar oyunları, dizi ve çizgi filmlerdeki şiddet sahneleri, şiddeti uygulayan aktörlere duyulan özenti artık gelecek neslin en önemli sorunları arasında görülmeye başlanmalı.

Kitle iletişim araçlarındaki savaş haberlerinin veriliş biçiminin bile bir etiği olmalı. Çünkü gördükçe kanıksar, alışır ve normalleştiririz. Bunlar birilerine romantik tespitler olarak görünebilir. Bir düğündeki eğlence sırasında atılan serseri kurşun bir insanın hayatına mal olduğunda “romantizm” gerçek haline gelir.