Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan geçen ay ekim başında AB Konseyi ev sahipliğinde bir görüşme gerçekleştirmiş, yapılan bu görüşmede barış görüşmelerinin başlatılacağına dair sinyaller verilmişti.
Sonraki günlerde Soçi’de yapılan Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderler zirvesinde ise bu olumlu beklenti daha da pekişti. Soçi’deki zirvede Putin, gerçekleştirilen görüşmelerin temel konularda uzlaşma için iyi bir zemin oluşturduğunu açıkladı. Sınırların belirlenmesi, ulaşım bağlantılarının açılması, insani sorunların çözülmesine yönelik yapılan anlaşmalar uygulandığında ilişkilerin iki ülke arasında daha da normalleşeceğini belirtti.
İkinci Karabağ Savaşı sonrasında bölgede silahlar susmuş, fakat geçtiğimiz aylarda tekrardan çatışmalar başlamıştı. Dolayısıyla Rusya gibi arabuluculuk potansiyelini kendisinde gören birçok aktör barış masasının kurulması için çaba sarf ediyor veya oyuna dâhil olmak istiyor.
Aliyev, ekim ayında AB Konseyi Başkanı ve Paşinyan ile Prag’da görüştüğünde Fransa Cumhurbaşkanı Macron da masada bulunuyordu. Arabuluculuk yapma sıfatıyla aynı Rusya gibi Fransa da denklemin içinde olduğunu göstermek istiyordu.
Bu görüşmeden birkaç gün sonra Macron’un verdiği bir röportajda Azerbaycan’ı eleştirmesi ve suçlaması Aliyev’i rahatsız etti. Ayrıca Aliyev, Fransız Senatosu’nun Azerbaycan karşıtı kararı kabul ettiğini ve Fransız Ulusal Meclisinin de benzeri kararı onaylayabileceğini söyledi.
Sonuç itibariyle Aliyev, Fransa’nın Azerbaycan-Ermenistan uyuşmazlığı meselesinde taraflı bir tutum sergilediğini, dolayısıyla barış müzakerelerine katılamayacağını açıkladı. Aralık ayında Brüksel’de AB arabuluculuğunda bir barış görüşmesinin planlandığını, fakat Paşinyan’ın bunu ‘Macron’un katılması’ şartına bağlaması sebebiyle artık bu görüşmenin de gerçekleşmeyeceğini söyledi. Böylelikle süreç tıkanmış oldu.
Barış müzakerelerinde çatışmanın içerisinde bulunmayan unsurların arabulucu sıfatıyla sürece müdahale ettiklerinde bunun tarafların gönüllü rızası ile gerçekleşmesi önemlidir. Burada bu şart sağlanamamış oluyor.
Tunus’taki Fransa’nın domine ettiği Frankofoni zirvesinde konuşma yapan Paşinyan, Dağlık Karabağ’daki Azerbaycan’ın varlığından rahatsızlık duyduklarını ve Azerbaycan askerlerinin geri çekilmesi için uluslararası toplumun yardımını beklediklerini aktardı.
Bunun üzerine Aliyev, Frankofoni zirvesi aracılığıyla Fransa’nın Azerbaycan’a saldırı girişiminde bulunduğunu ve Fransa’nın barış görüşmelerine katılamayacağın yineledi. Arabulucu rolünü kimin üstlenebileceğini zamanla göreceğiz şeklinde açıklamalar yaptı.
Arabuluculuk yapacak ülkenin belirli şartları sağlayabilmesi, çatışmanın taraf ülkeleriyle yapıcı bir diyaloğu tanzim etmesi her zaman elzemdir. Tarafsız ve adil olması, çatışan bloklara aynı mesafede kalabilmesi arabuluculuğun vazgeçilmez koşullarındandır. Aksi takdirde arabulucunun yönlendirmesiyle elde edilecek barış, kalıcı bir barışa da dönüşemeyecektir. Zaten bu şekilde çatışmanın taraflarının beklentileri de karşılanamayacaktır.
Ayrıca güvenilir ve tüm taraflarca saygınlık atfedilmiş arabulucu sadece ateşkesin sağlanmasını, silahların susmasını değil kalıcı barış için sürecin dönüştürülmesini hedeflemelidir. Bu ise çok uzun soluklu bir süreçtir. Fransa’nın bugünün koşullarında böyle bir potansiyelinin olmadığını söyleyebiliriz.