Bu sözler, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e ait. Ayrıca Stoltenberg bunun “İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne değin Avrupa topraklarındaki en büyük zorla ilhak girişimi” olduğunu da sözlerine ekledi.

Geçtiğimiz hafta Ukrayna’nın yüzde 15 toprağı Ruslar tarafından ilhak edildi. Putin, artık bu bölgede yaşayanların kendi vatandaşı olduğunu açıkladı.

Türkiye ise 2014 yılında Kırım’da olduğu gibi Ukrayna topraklarının doğusundaki bu ilhakı da kabul etmediğini açıkladı.

ABD, karşılık olarak yaptırımlarını genişlettiklerini açıklamakla yetindi. Ukrayna ise güvenlik şemsiyesi ihtiyacıyla NATO üyelik taleplerini hızlıca yineledi.    

Rusya, askerî gücü ile “oyun”u bozdu mu?

Büyük devletler, güvenliklerine tehdit oluşturan unsurları kendi sınırlarından uzaklaştırma refleksini gösterirler. Fakat buna rağmen 1997 sonrası Rusya’nın hinterlandında 14 ülke NATO’ya üye oldu ve bu durum Ruslar tarafından varoluşsal bir tehdit olarak algılandı. 

Sonraki yıllarda Kırım ve bugün ise Ukrayna’nın doğusu Rusların ilhakına maruz kaldı. Putin’in Azak Denizi’ne hâkimiyet kurmak amacıyla Kırım ve Donbas bölgelerini birleştirme planı böylelikle hayata geçirildi.

Bu yeni tablonun Türkiye dâhil tüm bölgede önemli bir tehdit unsuru barındırdığı ayan beyan ortaya çıktı. Türkiye’nin bu dönemde siyasi ve ticari olarak iyi bir arabuluculuk performansı gösterdiğini ortaya koymak önemli olmakla birlikte haritadaki yeni fotoğrafta daha farklı büyük tehdit potansiyellerinin ifşa olduğunu da ayrıca anlamak gerekiyor.    

2014’deki Kırım işgaline etkin bir uluslararası tepki verilemeyişi bugün Rusya’nın Donbas hamlesine imkân verdi. Askerî güç oyunu bozdu, ‘öngörülenin üzerinde bir bedel ödeme pahasına’ Ruslar, kısa vadede hedefine ulaştı. Ukrayna Savaşı bugün sürse bile yıllarca devam edecek maliyeti yüksek çok daha büyük ölçekli bir savaşı Rusların da istemeyeceğini artık kabul etmek gerekiyor.

Sonuç itibarıyla yakın gelecekte Rusya da Ukrayna’nın NATO’ya girmesine razı olacak, diğer dünya da gönüllü olmasa da stratejik değeri yüksek Kırım’ın ve kömür rezervleriyle de önemli Donbas’ın Rusya’da kalmasına rıza gösterecek. Ukrayna’nın NATO üyeliği ile Rusya’ya karşı kalkan daha da genişleyecek, Rusya ise ilhak ettiği yeni coğrafi bölgelerle kendisini daha “güvende” hissedecek. Oysa bölgedeki tehdit zemini ve “mayın alanı” ironik şekilde daha da genişleyecek.

Amerikalıların umursamazlığı ve Avrupalıların korkusu

Eski Norveçli siyasetçinin ‘Portekiz kadar bir toprağın kaybedilişi’ vurgusu Avrupa’nın korku hissiyatını net şekilde ortaya koyuyor. Tarihî tecrübeler bu kaygının pek yersiz olmadığını da salık veriyor. Amerikalılar ise ne coğrafi tehdit ne de enerji ihtiyacı vb. bir endişe taşıyor, sadece Realpolitik uygulayarak nüfuz alanı hesapları ile meşgul oluyor. 

Önceki yazılarımdan birisinde ABD’yi işaretle şu cümleye yer vermiştim: “Batı aklı, bir tarafta yetersiz tecrübesiyle Ukrayna liderinin ağzına NATO ve AB balı çalmış, bedeli çok ağır bir maceraya onu sürüklemiş; diğer tarafta Rus liderinin güvenlik kaygılarını cilalamış, onu Çarlık Rusya’sı hevesinde boğmaya yeltenmiştir. Satrancın galibi de mağlubu da bellidir. Kaybeden Rusya ve Ukrayna’dır.”

Bölgedeki tehdit potansiyelinin her geçen gün daha da artması bu tespitin doğruluğunu tekrardan bize hatırlatır.