EURO 2016’da çeyrek final biletleri sahiplerini buldu. Buna göre Polonya ile Portekiz, Galler ile Belçika, Almanya ile İtalya ve son olarak ev sahibi Fransa ile İzlanda kozlarını paylaşarak yarı final hesapları yapacaklar. Finallere girilirken hiç şüphesiz en büyük sürprizi yapan İzlanda’yı sporu yazan kişi olarak olmasa da tutkulu bir futbol izleyicisi olarak yürekten kutluyorum. Çünkü yüreklerini ortaya koyan, başka hesaplar yapmayan, mücadele ve emek verenler yürekten kutlanmalı diye düşünüyorum.

AB’den kendi istekleri ile ayrılan ve bu kararı açıklarken üye ülkelere büyük şoklar yaşatan İngilizler adeta bir şokla da kendileri sarsıldı. Fransa’da devam eden EURO 2016’da İzlanda karşısında sahadan 2-1 mağlup ayrılan İngilizlere İzlanda’dan çeyrek final bileti çıkmadı; onun yerine evlerine dönüş bileti verildi. Finaller başlamaya yakın bizim milli takımımızın İngilizler ile oynadığı hazırlık maçı sonrası yazdığım yorumumda ifade ettiğim, bu futbolla İngiltere’nin olası bir final görmesi fantastik bir hayalden ötesi olamaz sözlerimde de haklı çıkmış olmanın gurunu yaşadım.

Bu arada 330 bin nüfuslu İzlanda’nın bizlere örnek niteliğinde iyi bir ders verdiğini düşünüyorum. Hayatımızın her alanında olduğu gibi bazı işlerimizin istediğimiz düzeyde gitmesi için her şeyden önce, özellikle maddiyattan ziyade manevi hazza erişmenin nasıl bir lütuf olduğunu gösterdiler, helal olsun yürekleriyle konuşan cesur adamlara.

Bizler ise kendimizi kandırmaya devam etmenin peşinden gitmişiz. Neymiş efendim, biz bitti demeden bitmezmiş… Meğerse biz bitti demeden kendi kendimizi bitirmişiz de haberimiz yokmuş. Ülke olarak bizim de takımımızdan beklentimiz başarılı sonuçlar alarak birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde birazcık yurdum insanını gülümsetmekti; az da olsa bu gülümseyiş hepimize iyi gelecekti. Ama maalesef kala kala sadece ve sadece kuru lakırdılar kaldı elimizde. Prim dedikodusuyla ayyuka çıkan takım içi zafiyetler herkesçe malum. Üstüne üstlük “Türk lirası” da değil, “avrolardan”, “dolarlardan” dem vurmaktaymışlar bizim beyler. Meğer ortada paylaşılamayan maneviyatımızdan daha kıymetli bir pasta varmış da onun derdine düşmüşler bu beyler. Vay anam vay, yandı gülüm keten helva.

Yıktık tüm maneviyatları, susturduk yürekleri. Oysaki vatan millet Sakarya edasıyla sonuna kadar destek olduk; bu takım, bu bayrak, bu çocuklar bizim dedik ama onlar bizim içimizdeki çocuğu da, coşkuyu da küstürdüler. Bir umutla geldiğimiz bu futbol arenasında boynumuz bükük ayrılmıştık. Uzatamadık birbirimize bileklerimizi, kenetlenemedik bir türlü; bir şeyler hep engelledi maneviyatımızı ve umutlarımızı. Yapacak bir şey yok artık olan oldu. Dilerim ki bir başka şampiyonalara ve elemelere al bayrağını seven, vatanın her bir karışı için canını kanını veren şehitlerini aklından bir an bile çıkarmayan, göğsündeki ay yıldızı gururla taşıyan yürekli, maneviyatlı ve cesur çocuklarımız olur. Ve biz bir gün onlarla çıkarız bu mücadeleye, bu yolculuğa inşaallah.

Uzun zamandır dünya futbolunu domine eden matadorlarda çizmeciler tarafından saf dışı bırakmışlarken, dilerim “futbol şansları” sonuna kadar yanlarında olsun İzlanda’nın. Dilerim finale kadar gitsinler, zor ama dilerim kupayı dahi alsınlar. Velev ki olmadı, canları sağ olsun derim bir futbolsever olarak. Lakin başta biz olmak üzere birçok ülke takımlarına ders vererek birçok futbolseverlerin gönüllerini şimdiden kazanarak çıktıkları bu yolculukta tarih onlardan maneviyatın cesur ve yürekli çocukları diye bahsedecektir. Bilmem anlatabildim mi acaba?