Evet kardeşim…
Türkiye’nin bir beka sorunu vardır. Bu sorun yeni değil. 1071’den bu yana var. 1453’ten bu yana var. Çanakkale Zaferi’nden bu yana var. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana var.
İttihat ve Terakki’den bu yana, “Sultan Abdülhamit gidecekse Ermeni ile Yahudi kardeşimiz bile olur” denildiği günden bu yana var. Birinci Dünya Savaşı bir beka sorununun sonucudur. Sevr bir beka sorunudur. Ege’de Yunan’a peşkeş çekilen adalar meselesi bir beka sorunudur. Irak Türkmenleri bir beka sorunudur.
Daha sayalım mı?..
1960 darbesi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül, 28 Şubat… Hepsi bir beka sorunudur.
Hendek kepazeliğinden bu yana var. Gezi’den, 17-25 Aralık’tan, 15 Temmuz’dan bu yana var…
Doğu Akdeniz’de bütün şer güçlerin Türkiye’ye rağmen doğalgaz ve petrol aramaları bir beka sorunudur.
Siyasetin en uzak köşelerinde birbirlerine diş bileyen düşman partilerin yeter ki iktidar partisi ve lideri zayıflasın ve hatta gitsin diyerek…
Bir akıl tutulması ile aynı kompartımanda buluşması bir beka sorunudur.
Gerçekten bir beka sorunudur.
Türk için beka sorunu Doğu Türkistan’dan başlar. Uygur kardeşlerimizin 1760, 1933, 1944, 1949 yıllarında yaşadıkları ‘jenosid’e baktığımızda meseleyi daha iyi kavrarız.
Doğu Türkistan’ın efsane lideri merhum İsa Yusuf Alptekin’in 1976’da “Doğu Türkistan’ın Hür Dünyaya Çağrısı”nı yeniden hatırlarsak bugün ıstırabını çektiğimiz meseleleri daha yakından anlayabiliriz. En azından benim kanaatim öyle…
“Bizler, yeryüzünün cehenneminden hür dünyaya iltica etmiş insanlarız. Terk ettiğimiz ve kurtuluşu yolunda mücadele ettiğimiz anayurdumuzda 15 milyon Türk yıllardır tarihin en korkunç ve gaddar emperyalizminin pençesine terkedilmiştir. Dünyanın en zengin yeraltı ve yerüstü servet kaynaklarına sahip 2 milyon kilometrekarelik bu ülkenin asıl sahipleri, bu zenginliklerden ölümü özleten korkunç vahşet sebebiyle bir nebze istifade edememektedir. Bu ülke Doğu Türkistan’dır. Moğolistan, Batı Türkistan, Afganistan, Keşmir, Tibet ve Çin ile sınırlı olup Çinlilerce ‘yeni ilhak edilen ülke’ anlamına gelen ‘Sinkiang’ adı takılan tarihi Doğu Türkistan’dır… İşte, biz, bahtsız ülkenin bahtsız insanları namına hür dünyaya ziyarete geldik. Gayemiz, doğru teşhis edilmediği kesin tedbir alınmadığı takdirde, başta Rusya olmak üzere bütün insanlığın pek yakın bir geleceğini şiddetle tehdit eden ‘Sarı Tehlike’ye karşı hür dünyayı ikaz etmek, bu meydanda anayurdumuz Doğu Türkistan’ın önemini belirtmek, kurtuluşu hakkında hür dünyanın alakalarını talep etmektedir. Doğu Türkistan, Türklerin binlerce yıldan beri anayurdudur. Türk devletlerinin merkezi, Türk medeniyetlerinin beşiği, Türk ordularının hareket üssü ve insanlara insan gibi yaşama usullerini öğreten atalarımızın bugünkü nesillerimize en büyük armağandır.”
Devam edelim…
Doğu Türkistan sadece orada yaşayan Türklerin kurtuluşu bakımından değil, aynı zamanda Kuzey Asya, Batı Türkistan, Afganistan, İran ve Ortadoğu İslam ülkeleri ile Güney Asya devletlerini; hatta ikinci derecede Avrupa ve Afrika’yı nükleer silahlarla donatılmış çekirge sürüsünü andıran milyarlarca Çinlinin müstakbel istilası için sıçrama tahtası olarak görmesi itibariyle dünya stratejisi bakımından önemlidir.
En zengin uranyum yatakları bu topraklardadır.
İpek Yolu bu topraklardan başlar…
İsrail kelbi Netanyahu’nun sosyal medyaya düşen “halifelik”le ilgili konuşmasını bulup okuyun. Nasıl bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu bir kere daha anlayacaksınız…
Yani demem o ki…
31 Mart, sadece bir mahalli idareler seçimi değildir. Yeniden bir meşruiyet tartışması başlatmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmemek gerekir.
Evet, 31 Mart bir beka sorunu seçimidir…
Kaşgar’dan başlayıp Saraybosna’ya uzanan coğrafyadaki bütün Türkler, bütün Müslümanlar için bu böyledir.
Nokta.