Eskiden insanlar bir arada yaşamak zorundaydı ve eskiden aile büyükleri tek söz sahibiydi.

Tek söz sahibi olanın etrafında toplanılır, önemli kararlar orada istişare edilir ve son sözü aile büyüğü söylerdi.

İş bölümünden tutun da, kimin ne zaman, kiminle evleneceği gibi en netameli konular o aile meclisinde konuşulurdu.

Çocuklar için babalar ve analar değil büyükbabalar ve büyükanalar öncelikliydi.

Kim nerede çalışıyorsa çalışsın, kazanılan para evin reisine teslim edilirdi.

Havuzda biriken paranın tasarrufu aile reisinin kontrolündeydi.

Aile reisinin eşinin egemenliği dışında diğer kadınların pek fazla söz sahibi olmadığı bir garabet söz konusuydu.

Askere gidene kadar erkek çocuklarının önemli konularda fikri alınmazdı.

Genç kızlar ve gelinler sadece çalışmakla, yemek ve temizlik yapmakla yükümlüydüler.

Bunlar eskidendi.

Şimdinin gençlerine bunları anlatınca hepsi tuhaf tuhaf bakıyor.

Farklı bir dünyaydı gerçekten eski zamanlar.

İyi yönleri de vardı, oldukça kötü diyebileceğimiz yönleri de vardı.

Şu anki durum ne peki?

Hemen her insan ekonomik anlamda özgürlüğüne kavuşmuş durumda şimdilerde.

Tabiri caizse, kimsenin kimseye eyvallahı yok.

Bir araya toplanmak, bir arada bayram geçirmek, aile büyükleriyle birlikte zaman geçirmek herkesin kabul edebileceği bir durum değil.

Bayram tatilini insanların önemli bir kısmı otellerde geçiriyor.

Büyükler köylerde yaşadığı için köye gidip köyün kahrını çekmek istemiyor yeni nesil.

Çalışan kesim genelde farklı şehirlerden evli olduğu için, kadın kocasının köyüne gitmek istemiyor, erkek kadının köyüne gitmek istemiyor.

Ya bulundukları şehirde kalıyorlar ya da tatil beldelerine gidiyorlar.

Kavgalı bir bayram yaşamaktansa orta yolu böyle buluyorlar.

Eskiyle kıyas yaptığınız zaman bu durum oldukça tuhaf karşılanıyor.

Herkesi bulundukları zamana göre değerlendirmek lâzım deyip geçiyor insanlar genelde.

İyi, güzel de...

Eskinin ve bu zamanın kötü yanlarını atıp geleneklerimizi devam ettirmemiz gerekmiyor mu?

Nerede o eski bayramlar diyenlerin hangileri eskiyi yaşatmak istiyor?

Torun dedeyi tanımıyor, el öpme kavramı, harçlık adetleri, büyüklere hizmet etme geleneği yok oluyor.

Büyükana ve büyükbaba öldüyse köye gidiyor insanlar. Evet yanlış duymadınız, onlar öldüyse...

Bu gerçeği acı bir şekilde müşahede ediyoruz son zamanlarda.

Sosyal medyada özellikle gündemde tutulan bir akraba düşmanlığı almış başını gidiyor.

Evdeki çocuklar genellikle baba tarafına düşman büyütülüyor...

Evet, bunlar doğru maalesef. Bunları dillendirmek gerekiyor.

Kimse kusura bakmasın.

Akrabalık bağlarını güçlendirmek dinimizin bize emrettiği en önemli konulardan birisi değil mi?

Sılay-ı rahim yapmanın önemini unutuyoruz.

Git gide batının dayattığı ne varsa hepsini hayatımıza sokup kendi öz benliğimize yabancı, bırakın yabancı olmayı düşman nesiller yetiştiriyoruz.

Unutmayın!

Başkasının kalemiyle kendi hikayemizi yazamayız.

Bayramımız mübarek olsun.