Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve İhvan yöneticilerine çeşitli idam ve hapis cezaları verildi. Kararlar siyasidir, askeri darbe mahkemeleri tarafından verilmiştir. Mesele sadece Mısır ile sınırlı değildir, uluslararası İhvan’ın operasyona uğramasıdır. Çünkü bir fikir hareketi olan İhvan, Afrika’dan Ortadoğu’ya, Avrupa’dan Asya’ya kadar dünyayı etkileyen bir hareket. Bu nedenle bu harekete yapılan “küresel operasyonun” özellikle Mısır bağlamında ekonomik etkisini gözden kaçırmamalıyız ki, yapılanları doğru okuyabilelim. “İslam’a karşı İslam” projesi içinde yapılanları görmek gerekiyor.

Batı ve Körfez ülkeleri, ordu şirketleriyle iş tutarak darbeye olan desteklerini devam ettiriyorlar. Darbenin başı olan Sisi de bu diyeti fazlasıyla ödüyor. Darbeden sonra Abdulfettah es-Sisi ile ticari ilişkilere hız veren Batılı ülkeler ve şirketleri, büyük kısmı enerji ve silah sektöründe olmak üzere yaklaşık 138 milyar dolarlık antlaşma imzaladı. 12,5 milyar dolarlık antlaşma kısmı, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Amman’ın da içinde bulunduğu Körfez bölgesindeki ülkelerle yapıldı.

Yani Batı, Mısır’da ekonomik çıkarlarını demokrasiye tercih etti ve bunu da pervasızca yaptı, yapıyor. Dünyanın imrendiği Mısır’ın yeraltı zenginliğine göz diken yerel ve uluslararası güçler, ülkedeki demokrasinin askeri darbeyle yıkılmasına geçit verdiler. Mısır Petrol Bakanlığı verilerine göre; ülkenin 2.1 trilyon dolar değerinde 20 milyar varillik petrol kaynağı bulunuyor. Bu rezervle dünyada 27. sırada yer alan Mısır, petrol kaynakları açısından da “kendi kendine yetebilen bir ülke” olarak kabul ediliyor. Bu rezervin en önemli ayağının yer aldığı Doğu Akdeniz’le ilgili olarak Mısır, 2013 yılının Mart ayında Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde  Güney Kıbrıs ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Sınırlarını Belirleme Antlaşması’nı iptal etmişti. İptal edilen bu antlaşma, Sisi tarafından Ağustos ayında tekrar imzalandı ve yürürlüğe sokuldu. Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi’nin gaz aramasını savaş nedeni saymış ve bölgeye savaş gemisi göndermişti.

Bir ülkenin iktisadi bağımsızlığı yoksa siyasi bağımsızlığının da olmayacağına inanan Muhammed Mursi, bu yöndeki çalışmalara hız verdi. İddialara göre; Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidarına karşı gerçekleştirilen darbenin ardında, ordunun Süveyş Projesi’nden dışlanmasıyla oluşan ağır ekonomik kayıplar var. Mısır ordusu, projenin dışında tutulmasının ardından Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidarına karşı pozisyon almaya başladı ve bu darbeye kadar gitti. Süveyş Kanalı, 150 yıldan uzun bir süredir Mısır ekonomisinin kalbini oluşturuyor. 72 km uzunluğundaki yeni hat, kanalda bugüne kadar yapılamayan çift yönlü trafiği mümkün kılacak ve günlük gemi geçiş kapasitesini ikiye katlayacak. Kanal yönetimi (SCA), bu yıl bazında elde etmeyi hedeflediği 5.3 milyar ABD dolarından oluşan gelirini, 2023 itibariyle 13.2 milyar ABD dolarına çıkartacak ve Süveyş Kanalı’nın dünyanın en büyük denizcilik rotası olma rolünü kuvvetlendirecek. “Yeni Mısır’ın sembolü” olacak kanalın iletişim kampanyası başladı. Kanalın resmi açılışı, 6 Ağustos 2015 tarihinde yapılacak. Mursi’nin projesi hayata geçirildi geçirilmesine; ama paranın Mısır halkının cebine gidip gitmeyeceğini ise yakında hep birlikte göreceğiz.

Bütün bunlar yapılırken… Türkiye ile Mısır arasında Ro-Ro seferlerine bağlı karayolunu transit kullanma hakkını içeren antlaşma, Mısır tarafından yenilenmedi. Mısır hattı, Türk ihracatını Kuzey Afrika’ya, Körfez ülkelerine ve Ortadoğu’ya bağlayan bir hat, aynı zamanda Avrupa, Rusya ve Türki Cumhuriyetleri’nden gelen transit yükleri de bu iki coğrafyaya bağlıyor.

İhracat ürünleri önceden gemilerle Mersin’den Mısır’ın Port Said Limanı’na, buradan da TIR’larla Arabistan’a ulaştırılıyordu. Şimdi ise gemiyle İskenderun’dan kalkılıyor, Süveyş üzerinden Arabistan’ın Duba şehrine gidiliyor. Bu da gemi başına 300 bin dolar ek maliyet demek.

Bütün bunlar yaşanırken siyasi olarak Türk ekonomisi de Afrika ve Ortadoğu’ya açılma noktasında kıskaca alınıyor. Körfez ülkelerine taşımacılık, 2002 yılına kadar Irak üzerinden yapılıyordu. Irak’ın işgalinin ardından yeni rota Suriye oldu. 2011’den sonra Suriye’de iç savaşın başlamasıyla Mısır hattı oluştu. 2012’de imzalanan antlaşmayla Mısır’dan transit taşımacılık başladı. 22 Nisan 2015 tarihi itibariyle Mısır yeni sözleşmeyi imzalamadı, Süveyş Kanalı ve İran alternatifi gündeme alındı. Şimdi Suriye hattının komple kontrol altına alınması ve Irak kapısının kapanması durumunda Türkiye kıskaca alınmış hale getirilmeye çalışılıyor.

Özetle; Mısır’da Mursi iktidarı demek küresel anlamda oyunun bozulması demekti. İktisadi bağımsızlığın, siyasi bağımsızlığı getirmesi demekti.