Takipçilerim, millî ve manevî değerlere olan hassasiyetimi iyi bilir. Bütün İslam Âlemi’nin son bir kaç gündür en önemli gündem maddesi, 86 yıldır kapalı bulunan Ayasofya Camii’nin yeniden açılmış olmasıdır. Acizane, bu kardeşinizin gündemi de bu minval üzeredir. Hal böyle olunca “Bir iki kelamı da biz edelim” istedik. Medrese talebeliğimiz ve siyaset üstü tecrübemiz hasebiyle, bize de bu konu üzerine birçok soru gelmektedir. “İslam hukukunda Ayasofya’nın cami veya müze olması ne anlama geliyor?”, “Ayasofya neden açılmalıydı?” ve “Ayasofya’nın camiye rücu etmesinin Âlem-i İslam’da nasıl bir tesiri olur?” şeklinde soru soran arkadaşlara; buradan cevap vermeye çalışalım inşallah… Öncelikle bu konunun birkaç boyutunun var olduğunu hatırlatmak isterim.

Birincisi: İslam hukukunda, bir yer cami olarak inşa edildiğinde, artık orası ebediyen cami olarak kalır. Bir cami, asla müze veya başka bir amaçla kullanılamaz.

İkincisi: Yine İslam hukukunda, halka vakfedilmiş şeyler değiştirilmez. Vakfedenin sözü Allah’ın sözü gibidir. Fatih Sultan Mehmet Han tarafından, Kostantiniye fethedilmiş ve Ayasofya da cami olarak halka vakfedilmiştir. Bunun başka bir maksatla kullanılması Hukuk-u İslamiyye’ce caiz değildir.

Üçüncüsü: Bu konu “fetih” ile ilgili bir meseledir. Ve fethin sembolüdür! O sebepten müzakerenin bu minval üzerine yapılması lazımdır.

Dördüncüsü: Ayasofya herhangi bir yer değildir. Konstantin, Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul ettiğinde, Ayasofya’yı merkez kilise yapmıştır. Normalde merkezi kiliselerin bir havari tarafından kurulması gerekmektedir. Burası ise herhangi bir Havari tarafından kurulmamıştır. Ayasofya, Konstantin’in gücünden dolayı Hıristiyanlığa kuvvet vermesi için kurulmuştur. O zamanki Hıristiyan âlimleri de bunu kabul etmişlerdir. Onun için Hıristiyan âleminde, Ayasofya merkezi bir kilise statüsündedir. Hıristiyan âleminde bugün Vatikan neyse, Ayasofya’da odur

Beşincisi: Hıristiyan Âleminin kiliselere bakışı ile Müslümanların mescitlere bakışları aynı değildir. Bizim için yeryüzü bir mescittir. Her yerde namazımızı kılarız. Mescitler, namaz kılmak için tahsis edilmiş yerlerdir. Camilerin ayrı ayrı yerlerde olması, yeryüzündeki tüm cemaatleri birbirinden ayrı yapmaz. Hangi mescitte namaz kılınırsa kılınsın, herkes tek bir kıbleye döndüğünden, tek bir cemaat olur! Hıristiyanlıkta ise böyle değildir. Din kilise merkezlidir ve kiliselerin özel cemaatleri vardır. Herkes merkezi bir kiliseye bağlı olmak zorundadır.

AYASOFYA İSTANBUL’UN FETHİNİN KILINCIDIR!..

Bizde 3 tane özel mescit vardır. Bunlardan biri Mescid-i Haram’dır. Bütün mescitlerin kıblesidir. Diğeri Mescid-i Nebevidir. Resul Ekrem’in (sas) bulunduğu yer olduğu için önem taşır. Üçüncüsü de diğer enbiyanın kıblesi olan Mescid-i Aksa’dır. Bunun haricindeki tüm mescitler eşittir. Hıristiyanlar’da ise kiliselere manayı ismiyle nazar edilir. İnsanlar kiliselere bağlıdırlar ve her bir kilisenin ayrı cemaati vardır. Protestanlar İngiltere’deki Angilikan kilisesine, Katolikler Vatikan’a, Ortodoksların ise bir kısmı Rusya’ya; bir kısmı ise Fener Rum Patriğine bağlıdır. İşte Ayasofya’da Hıristiyan âlemince aynı statüde bir kilise olarak benimsenmiştir. Fatih Sultan Mehmet vurduğu darbeyle onların kilisesini mescide çevirmiştir. Adını da özellikle değiştirmemiştir. Çünkü Ayasofya İstanbul’un fethinin kılıncıdır! Burayı müzeye çevirmek, bu ruhu istihfaf ve istifa anlamına gelmektedir…

ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VE FETHİMİZİN SEMBOLÜ

Ayasofya’nın başka amaçla kullanılması, siyaseten de doğru değildir. Burası bizim özgürlüğümüzün ve fethimizin sembolüdür. Onun için ecnebiler, Ayasofya’nın açılmasına itiraz ediyorlar. Bizim içimizde de onun önemini unutturmaya çalışanlar var. Burası gâvurlar için önemlidir. Camilerin çok olduğunu ileri sürerek, Ayasofya’nın müze olarak kalmasını isteyenlere soruyorum; Peki, neden ecnebiler de aynısını düşünmüyor. Dünya kadar kiliseleri var. Onların kiliseye mi ihtiyaçları var? Bu gibi sözler, Müslümanları kandırmaya yönelik ortaya atılan kusmuklardır.

İLLA İÇİNDE AYİN Mİ YAPILMASI GEREKİR?

Kimse “Biz burayı müze yapmıştık” da demesin. Ayasofya cami olmaktan çıkarıldığı anda artık kilisedir. İçinde ibadet yapılması veya rahibin bulunması gerekmiyor. Orası müze yapılırsa, müze halinde bir kilise olur. Artık orası cami değildir. Ayasofya’ya girildiğinde, camiye mi girilmiş olunuyor, yoksa kiliseye mi? İlla içinde ayin mi yapılması lazım?

MÜZEYE ÇEVİRMEK İSTANBUL’UN TESLİMİ DEMEKTİR

Ayasofya’yı müzeye çevirmek, ecdadımızı ve bütün dinimizi reddetmek anlamına gelmektedir. Buranın cami olmaktan çıkarılması, bir nevi İstanbul’un gavura teslim edilmesidir. Ayasofya’yı maksadına uygun hale getirmek, İstanbul’un işgalden kurtuluşu anlamına da gelmektedir. Etrafındaki pek çok insan, hatta vezirleri de dahil birçok kişi, Sultan Mehmet Han’a “İstanbul’u almaya çalışmak, Osmanlı Devleti’ni bitirir” demişlerdi. Korkuttular, “Yapamazsın” dediler ve engel olmaya çalıştılar. O ne yaptı? Çalıştı Osmanlı’nın içindeki bu hainlerle mücadele etti. Sonrasında ise İstanbul’u fethederek “Fatih” unvanını aldı.

KENDİ TOPRAĞINDAKİ CAMİYİ AÇMAKTAN KORKUYORSAN, ORASI SENİN DEĞİLDİR!

Bugün, Ayasofya’nın cami olmasına itiraz edenler, nasıl Fatih’in torunları olabilir? Fatih, inandı, Allah’a güvendi ve sonunda da başardı. “Devlet biter” diyorlardı. Şuanda da aynısı yapılıyor. “Ekonomi batar” diyorlar. Kendi ülkelerindeki bir camiyi açmaktan korkanlar var. Bu nasıl bir anlayıştır? Fatih İstanbul’u fethetti. İçimizdeki bazı hainler ise, İslam memleketindeki bir camiyi açmaktan korkuyorlar veya korkutmaya çalışıyorlar. Avrupa’dan ve vahşi Batı’dan korkuyorlar. Sen camini açmaktan korkuyorsan, zaten orası artık senin memleketin değildir. Ecnebiler sana ne kadar hak veriyorsa, sen o kadara kanaat ediyorsun demektir