Avrupa basını bir haftadır Türkiye’ye övgüler yağdırıyor. Özellikle de Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki politikasını ve savunma sanayisindeki atılımlarını öve öve bitiremiyorlar.

İtalyan basınında her gün takdir edici bir haber çıkıyor. Düne kadar sadece bize hakaret eden yazılara yer açan Fransız Le Monde, tam sayfa Türkiye anlatıyor. İspanyol El Pais’in manşetinde “İspanya Türkiye’ye bel bağladı” yazıyor.

Alman Der Spiegel dergisinin haber başlığı işin arka planını özetliyor: Elveda Avrupa. Fotoğrafta “Bay bay” diyerek el sallayan Trump var. Avrupa için 80 yıllık güvenli dönem sona eriyor. Güvenli dönem dedikleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa savunmasının ABD tarafından üstlenildiği zaman dilimi.

Trump’ın sert geri dönüşü, şimdi herkesi başının çaresine bakmak zorunda bırakıyor. Avrupa ülkeleri sanıldığı kadar güçsüz değiller, pek çoğunun az çok askerî üretim kapasitesi var. Ancak ihtiyaç duyulan kadar da güçlü değiller. Çünkü düşman olarak tanımladıkları ülkelerin çok gerisindeler. Şu hâlleri ile ne Rusya’ya ne de Çin’e karşı koyma imkânları var. Sadece askerî anlamda değil, ekonomik olarak da tüm güçleri ile yüklendikleri Ukrayna’dan yenilgi ile çıkıyorlar. Üstelik o savaşta yanlarında olan ABD, şimdi karşı tarafa geçmiş gibi görünüyor.

Avrupa’ya Avrupa’dan fazlası lazım. İngiltere Brexit’i oylarken birlik politikalarını esnetmeyi tartışmak yerine “Beğenmeyen gider” demişlerdi. Türkiye’yi sudan sebepler ile 50 yıldır kapıda bekletiyorlar. Büyük kısmı son 30 yılda uydurulmuş liberal sözde “değerler” üzerine kurdukları kulüp, gerçeklikten kopuk bir oyun alanına döndü. Büyük ağabey “Ben yokum” deyince hayatın acımasız gerçekleri ile yüzleştiler.

Şimdi “Avrupa’nın güvenliğini İngiltere, Türkiye ve Norveç ile beraber sağlayacağız” diyorlar. Zaten başka şansları da yok. Parayı Norveç’ten, silahı ise İngiltere ve Türkiye’den almayı planlıyorlar. Kendi üretimleri kıtanın savunması için yetmiyor. Ancak daha önemlisi askere alacak adamları yok. Dallı güllü ideolojiler ile iki koca nesli heba eden Avrupa, bugün 100 bin asker bile toplayamayacak hâlde. En başa dönüp çocuklarına yeniden vatan ve millet kavramlarını öğretmeleri gerekecek. Bu vesile ile inanç konusunda da belki bir ilerleme kaydederler, dinlere -özellikle de İslam’a- düşmanlık etmekten vazgeçerler.

Zaten Türkiye’yi yanlarında görmek istiyorlarsa da bazı konularda kendilerine çekidüzen vermeleri gerekir. Düşman diye tanımladıkları Rusya’da Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e hakaret etmek bir suç, Avrupa’da ise polis koruması altında Mushaf yakılıyor, her türlü rezillik sergileniyor. Camilere ve Türk toplumuna yönelik ırkçı saldırılar faili meçhul kalıyor, Schengen ülkelerinin vize politikası siyasi bir sopa olarak kullanılıyor… Avrupa evvela bu konularda sözlerini tutmalı ki Türkiye’den dostça hamleler görebilsin.

Kararsızlar Partisi

Gürsel Tekin, yeni bir partinin haberini verdi. Yaptığı açıklamada “karasızlar” vurgusu göze çarpıyordu. Gerçekten de şu anda siyasi yelpazede karasızların oranı rekor düzeyde yüksek. Ekonomik kriz, AK Parti’ye oy kaybettiriyor ama CHP ya da başka bir parti aynı oranda oy kazanmıyor. Halk, AK Parti’ye küsse bile başka bir alternatif göremiyor.

Tekin ve arkadaşları tam da bu fırsata oynuyorlar. Akıllıca bir siyasi hamle ama işleri sanıldığı kadar kolay değil.

En önemli soru: Bunca yıldır CHP’ye güvenmeyen seçmen daha dün onun içinden çıkmış bir ekibe neden güvensin? Topluma ikna edici argümanlar sunabilecekler mi, hep beraber göreceğiz.