Cumhuriyetin kurucusu olduğunu iddia eden CHP, 7 Haziran’da başlattığı tarihi misyonuna dönüş evresini 1 Kasım’da hızlandırdı, bugünse tamamladı bile. Misyon derken, 1909’dan 1918’e kadar ‘’özgürlük’, ‘hürriyet’ ‘insan Hakları’ gibi siyasi söylemlerle 5 milyon kilometre karelik Osmanlı’yı, Turgut Özal’ın son konuşmasında belirttiği gibi ‘bozuk para gibi harcayan’ İttihat ve Terakki’den aldığı bayraktan bahsediyorum. İktidarı ele geçirip, Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra Şeyh Said isyanı bahanesiyle 1925’te çıkardığı Takrir-i Sükun kanunuyla, modern olarak çevirttiği o devre göre en az bin yıllık olan inkılaplar uğruna binlerce masumu katleden, San Francisco Konferansı’nda diktatörlerle mücadele kararının çıkmasının ardından mecburen çok partili hayata geçen, ancak buna sadece 10 yıl dayanabilip kaybettiği iktidarı geri kazanmak için sırasıyla 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine çanak tutan, daha düzgün bir ifade ile iktidarı düşürmek için vatanı düşürmeye razı olan eski CHP sonunda aramıza döndü.

Söylemleri değişti

Baykal’a kurulan kaset komplosunun ardından genel başkanlık koltuğunu devir alan Kılıçdaroğlu, üst üste kaybettiği 6 seçim öncesi ve sonrasında daima Yeni CHP, Yeni Anayasa deklarasyonlarıyla değişim yada bana göre mutasyon yaşadıklarını açıklamaya çalıştı. Gezi ve 17-25 Aralık darbe girişimlerine figüran olan ve lobilerin temsilciliğini üstlenen CHP, doldurmaya çalıştığı su testisinden ilk çatlakları vermeye başlamıştı. 7 Haziran sonrası kendi başarısızlığını AK Parti’nin oy kaybı ve HDP’nin başarısı ile kamufle eden CHP, 1 Kasım sonrası bırakın testiyi ‘Yeni’ demeyi bile yasakladı. İşte bu tarih, dolan bir testinin, yeni denilen bir kimliğin olmadığının tescillendiği tarihtir.

PKK ile ittifak

Geleneksel özüne dönen CHP, devleti katliam yapmakla suçlayan 1128 sözde akademisyenin arkasında durdu. İfade özgürlüğü dedi. PKK’ya sırtını dayayan HDP ve CHP’nin tüm demeçleri aynı yerden yazılmışçasına ‘paralelleşti’. Açıkça söyleyeyim, CHP, PKK ile ittifak yapmaya başladı. 1 Kasım seçimlerinde Doğu’nun her bir ilinde yüzde 2-3 arası oy alan CHP’nin neredeyse tüm sandık görevlilerinin PKK militanı olduğunu biliyor muydunuz? İnanmayan İlçe Seçim kurullarından listelere bakabilir. Öte yandan CHP, DTK’nın sözde öz yönetim zırvalarına yönelik herhangi bir tepki verdi mi? Hayır. PKK öldürdü, Erdoğan, ‘diktatör’ dediler. Milletvekilleri PKK’nın kanallarına çıkıp Türkiye’yi IŞİD’e silah vermekle suçlamadı mı? Çözüm süreci varken ‘teröristlerle masaya oturdular’ dediler, bugün ise PKK ile beraber barış nutukları atıyorlar. Şimdi ise serhildan(Kürtçe ayaklanma) deyip 2. bir Gezi ile Taksim’de bir gedik açacaklarmış… Defalarca ayaklanma dediler ama netice olarak en kalabalık oldukları an eli boş, göynü boş 13 serserinin ötesine geçemediler. CHP’yi anlatmaya söz değil, sözlükler yetmez. Bugün bize düşen, bir Müslümanlara yakışır şekilde milleti müdafaa için dik duranların yanında saf tutmaktır…