Bu soruyu Meral Akşener sormalıydı;
“Altılı Masa’ya almadığınız HDP’ye nasıl bakanlık vermeyi düşünüyorsunuz?”
Ve fakat sormadı, soramazdı da…
Bunun yerine, “Bizim olduğumuz masada HDP olmaz.” dedi.
Selahattin Demirtaş ile kahvaltı randevusu olan Akşener, HDP ile arasındaki mesafeyi kapanamaz bir şekilde açarak bu sefer de merkez sağın oylarına yönelmiş olduğunu ilan etmiş oldu.
CHP’ye de, “Kılıçdaroğlu aday olmasın ne olurrr!..” diyen vatandaş videosuyla cevap verdi…
Daha da ileri gitti; bir televizyonda Kılıçdaroğlu adaylığı sorulduğunda, “Seçimi tehlikeye atamayız, risk alırız…” diye cevap verdi.
Böylece Altılı Masa’da devam eden danışıklı dövüş numaralarıyla ilk turda iki adaylı bir yarışın işaret fişeğini de ateşlemiş oldu.
Senaryo tıkır tıkır sahneleniyor…
Masanın iki büyük partisinden İYİ Parti sağ yelpazeye, CHP de sola doğru asli vazifelerinin başına geçmiş oldular.
Altılı Masa’nın 2 Ekim’de yapılacak toplantısında Akşener’in, İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş’ı teklif etmesi bekleniyor.
Akşener’in yüzde 7.5 olan gerçek oyunu yüzde 14 – 15 olarak gösteren anketlere pek fazla itibar etmediği, oylarını arttırabilmek uğruna partisini sürekli oradan oraya taşımasından, sağdan sola, soldan sağa sürüklemesinden bellidir;
Önce Koray Aydın ve Yavuz Ağıralioğlu’nu vitrine koyarak ülkücü oylara göz kırptı.
Baktı olmadı, bu ikisini vitrinden uzaklaştırdı, ülkücüleri dışladı.
Sonra, Demirtaş ile kahvaltı hayalleri kurarak partisini iyice radikalleştirdi.
Baktı olmadı, hiçbir milliyetçi, muhafazakar liderin yapmayacağı bir şekilde, Afet İnan'ın Medeni Bilgiler kitabını okullarda ders kitabını olarak okutacaklarını söyleyerek en kral Atatürkçü’den daha Atatürkçü pozlara büründü.
Bunlar hep Ümit Özdağ’ın partisine oy, su, elektrik olarak dönüş yaptı.
Baktı o da olmadı, çareyi HDP ile arasına kalın bir duvar örerek partisini sağ ve muhafazakâr bir limana demirlemekte buldu.
CHP ise HDP’ye bakanlık açıklamalarıyla ilk turdaki iki adaylı seçimde HDP ile birlikte hareket edeceğini kesinleştirmiş oldu.
Biz bu olup bitenleri Altılı Masa’da derin çatlak olarak seyrederken bir üst akılın masayı sevk ve idare ettiğini gözden kaçırıyoruz.
İYİ Parti ile CHP’nin birbirine çektiği operasyonları da gerçek zannediyoruz.
İki partinin Altılı Masa’da yer alarak, birisinin sağ oyları, diğerinin sol oyları toparlamak ve arttırmak gibi bir vazifeyi yerine getirmek için birbirlerine numara çekiyormuş gibi yaparak esasen millete yani seçmene numara çektikleri önümüzdeki aylarda daha belirgin olarak görülebilecektir.
Şu da zamanla netleşecektir, Altılı Masa’nın yedincisi HDP, sekizinci ayağı FETÖ’dür.
Nitekim bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Masanın gerisindeki sekizinci ortak FETÖ’dür.” diyerek çok daha önce söylemişti.
Altılı Masa’nın kendi başına hareket edebilecek bir iradesi yoktur.
Bu yüzden masadakilerin hiçbirinin masayı dağıtmaya, birbirlerine peşrev çekmekten fazla cesaretleri olamaz.
Dağıtıyor/muş gibi yapmaları hepsi düzmece, hepsi dizi seyretmeyi seven halkımız için film, senaryo…
Aslında Altılı Masa diye bir şey de yok…