7 Aralık’ta ajanslara düşen bir haber hepimizde şaşkınlık yarattı. Bizim kulaklarımız darbe teşebbüslerine aşina ama söz konusu bir Avrupa Birliği ülkesi, hem de Almanya olunca okuduklarımıza inanmakta güçlük çektik.

Peki, neydi bu haber?

Almanya’da darbe teşebbüsünde bulunacağından şüphelenilen, aralarında eski bir prens ve eski askerlerin de bulunduğu 25 kişi gözaltına alınmıştı. 

Alman polisi yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı, Almanya dışında Avusturya ve İtalya’nın da bulunduğu 16 ayrı bölgede bir operasyon başlatmıştı. Operasyonda, Alman devletini yıkarak yerine eski Alman İmparatorluğunu kurmayı planladığı iddia edilen ve aralarında Reichsbürger (Reich Vatandaşları) isimli örgütün üyelerinin de olduğu 25 kişi gözaltına alınmıştı. Ancak haber kaynaklarına göre, bu örgütün devletin farklı kurumlarında veyahut AfD gibi aşırı sağcı partilerde olmak üzere 21 bin civarında sempatizanının olduğu da tahmin edilmekteydi. 

Haberi ilk gördüğümde aklıma Deniz Kuvvetleri’nde görevli iken katıldığımız NATO tatbikatlarında Alman denizcilerle sohbetlerimiz geldi. Zira bu tatbikatlarda, sebebi nedendir bilinmez ama en fazla dialoğumuz Alman denizcilerle olurdu. Kaynaşma için yapılan etkinliklerde de en fazla onlarla vakit geçirilirdi.

Hatta yine böyle bir etkinlikte muhatabımız olan Alman denizciye, şakayla karışık Hitler hakkındaki görüşlerini sormuştum. Aslında ben de imparatorluk bakiyesi bir devletin askeri olarak, bir Alman askerinin kendi geçmişiyle nasıl yüzleştiğini, geçmişine saygı duyup duymadığını ve hatta geçmişi hakkında içinde bir ukde olup olmadığını merak ediyordum.

Son birkaç limanda beraber vakit geçirdiğimiz ve karşılıklı olarak gemi ziyaretinde bulunduğumuz Alman denizci, bu konuda konuşmalarının uygun olmayacağını söylemişti önce. Sonrasında ise Alman İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğunun eski müttefik olduklarını ve onların devamı olan iki devletin temsilcileri olmamız hasebiyle bu konuda ne düşündüğünü en iyi bizim anlayacağımızı söylemişti.

Hitler'in ve genel olarak Nazilerin yaptıklarını benimsemediğini, hatta tarihteki o güçlü Almanya’nın bu hale gelmesindeki sorumlulukları nedeniyle onlara çok kızgın olduğunu da eklemişti. Ama asıl kızgınlığı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra onların kanadını kolunu kırıp, zayıflatan ve Almanya’yı koca bir imparatorluktan şimdiki gibi sıradan bir devlet haline getiren ABD’ye karşı idi.

Kızgınlığını en iyi biz anlardık doğal olarak. Ne de olsa biz de I. Dünya Savaşından sonra lime lime parçalanmamış mıydık?

Dolayısıyla bu haberleri duyunca şaşırmadım desem yeridir. Zira derinlerde, çok derinlerde mevcut durumdan rahatsız olan bir kitlenin olduğu, görmek isteyen için gayet açıktı.

Hele buna son yıllarda ortaya çıkan; Covid-19 pandemisi, mülteci krizi, enerji krizi ve enerji tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle yaşanan ekonomik kriz de eklenince, tüm dünyada olduğu gibi Almanların da bundan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur.

Bu haberin bana bir şeyi daha hatırlattığını söylemeden geçemeyeceğim. Hatırlanacağı üzere bizim yakın geçmişimizde benzer bir süreç yaşanmıştı. 2008 yılında Fetöcü polisler ve savcılar tarafından başlatılan Ergenekon davasında pek çok vatansever asker tutuklanarak hapse atılmış ve bir kısmı hapiste hayatını kaybederken, büyük çoğunluğu da hayatlarını adadıkları mesleklerinden ayrılmak zorunda kalmışlardı. Bu süreçte benim de yakından tanıdığım pek çok Deniz Kuvvetleri personeli mağdur edilmişti.

Kastım asla Almanya’daki neo-Nazilerle bizdeki vatansever askerleri mukayese etmek değil ama benim anladığım kadarıyla; ABD o tarihlerde kendi hegemonyasına karşı gelen ve daha bağımsız bir Türkiye için mücadele eden vatansever askerlerimizi nasıl tasfiye ettiyse, bugün de Almanya’da kendi kurduğu düzene karşı olan ve eski güçlü Almanya’yı kurmak isteyen bir damarı bertaraf etmek için benzer bir gösteri tertiplemiş gibi gözüküyor.

Bakalım Almanya’nın Ergenekon davası nasıl sonuçlanacak?