“Eğer dikkat etmezseniz, medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur” Malcolm X (Rh.A)
Toplum mühendisliği olgusunun önemli bir ayağıdır algı yönetimi…
Medya ise algı yönetiminin şah damarıdır!
Gezi’den beri bu yöntem, bütün acımasızlığı ile tatbik ediliyor ülkemizde.
Üstelik bu, tek ayaklı da değil, kapsamlı bir proje çerçevesinde birden fazla maksada yönelik olarak hayata geçirildi.
Bunlardan birisi hiç şüphesiz, HDP/PKK’nın bölgede ve tüm Türkiye’deki imajına yönelik operasyondu.
AK Parti iktidarını yönetimden uzaklaştırma emelindeki ve kararlılığındaki dış güçler ve onların Türkiye’deki piyonları, bütün unsurlarıyla bu amacı gerçekleştirmek için çaba gösterdi.
Başarılı oldular mı peki?
Açık söylemek gerekirse, evet!
Teröristten ‘çiçek çocuk’, eli kanlı katilden ‘mazlum’, çapsız ve iradesiz bir adamdan ‘lider’ üretmek kolay bir iş değildi ama özellikle de medya aracılığı ile bu ürküntü verici operasyon başarıyla sonuçlandırıldı.
Kahpece pusularla onlarca masum insanı şehit eden terörist, ‘yere izmarit atmayan gerilla’, devletin (savcısının) başına silah dayayan katil, kahraman ve daha birkaç ay önce insanları sokaklara çağırarak 50’den fazla insanın katledilmesinin en büyük müsebbibi, elindeki sazıyla içli şarkılar söyleyen olağanüstü sempatik bir lider olarak lanse edildi ve kabul etmek gerekirse muvaffak da olundu.
Bütün bunların hakikatin ırzına geçilerek yapılmış olmasının, failler açısından bir önemi tabii ki, yoktur. Zira maksada giden her yol mubahtır onlar için.
Katili kahraman gibi göstermeyi başaran algı manipülatörleri, aynı yöntemi allayıp pulladıkları örgütün, bölgedeki çalışmalarında da uyguladı.
7 Haziran’daki seçimde o fevkalade oranın, bu partiye duyulan sahici bir sempati sonucu olduğunu söylemek için, gerçeklik duygusunu yitirmiş olmak lazım.
Bölgede yaşamayanlar tam olarak bilemez ama şu bir gerçek ki, bahse konu algı operasyonu nedeniyle bölgedeki şehirler, adeta kurşun yüklü bir atmosfere bürünmüştü.
O havayı soluyup da etkilenmemek mümkün değildi.
Etkilendiğini belli etmeden, bir tür mahcubiyetle, ezberletileni tekrar eden değil, bunlara sahiden inanıyor görünen insan sayısı, tahmin edeceğinizden çok daha fazladır emin olun.
Buna bir tür ‘büyülenme’ de diyebiliriz.
Yoksa, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt halkına en büyük iyiliği yapan, bu yüzden sadece siyasi hayatını değil, ölümle sonuçlanabilecek bir süreci dahi göze alarak kelimenin tam manasıyla ‘hayati’ bir risk üstlenen Erdoğan hakkında, uydurulan yalanlara inanıp, bu iyilikleri unutabilmek yahut değersizmiş gibi görebilmek, kolay bir şey midir sanıyorsunuz?
İşte, HDP/PKK, kendisini parlatan odakların rahle-i tedrisinde, yalanın en yakası açılmadık olanını, hiç tereddütsüz istimal ederek bu tablonun oluşmasını sağlamıştır.
Olmayanı gerçek, gerçeği ise hiç yaşanmamış gibi sunabilen bu psikolojik savaş enstrümanına yani ‘algı yönetimine’ aynı çarpıcılıkta mukabele edememek, yenilgiyi de kaçınılmaz kılıyor ne yazık ki.