1 Kasım’da seçime gidiyoruz. Ve son haftalarda çokça dillendirilen hususlardan biri de muhtemel bir Saadet-AK Parti ittifakı. Önce Başbakan Davutoğlu’nun birlikteliklere kapı aralayan sözleri, sonrasında ise Mustafa Kamalak ve Birol Aydın’ın makûl karşılanabilecek değerlendirmeleri, bu ittifakın mümkün olabileceğine dair kanaatleri kuvvetlendiriyor.Olur mu olmaz mı bilemiyoruz ama en azından karşılıklı bu açıklamalar dahi parti tabanlarında mâkes buldu gördüğümüz kadarıyla. Memleketimizin içinden geçtiği zorlu süreçler de dikkate alındığında, bu muhtemel ittifaka duyulan ihtiyaç daha net anlaşılacaktır.
Evet, her iki parti arasında ciddi politik farklılıklar söz konusu; dış politika, ekonomi gibi yaklaşım farkları başta olmak üzere pek çok konuda ayrışıyorlar. Buna mukabil tabanların yakın olması ve AK Parti’nin ideolojik seyri bir mutabakat zeminini mümkün kılıyor. Nitekim “Ev yanarken itfaiye görevlisinin düşüncesi sorulmaz” diyen Kamalak’ın konuya ilişkin yaklaşımı da, Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın’ın “Uzatılan eli havada bırakmayız” söylemi de memleket maslahatına geçmiş tartışmaları bir kenara koyabilecek bir irade hükmünde.
Saadet Partisi gibi bir partinin meclise girmesi oldukça önemli.Velev ki ittifak neticesi seçilsin sonra muhalefet yapsın, yine kıymetli. Milli Görüş fikriyle siyaset yapan bu kadroların icra edecekleri yapıcı muhalefet, hem mevcut muhalefete bir ders, hem de meclis atmosferine pozitif katkıda bulunacak bir unsur olarak karşımıza çıkacaktır kanımca.
Destici liderliğindeki bir BBP ile yapılan ittifaktan daha meşru ve daha sahici olacağını düşündüğüm söz konusu ittifakın, değer motivasyonları açısından da kıymete haiz olduğu ortada. Nereden mi çıkarıyorum; anlatayım. Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yapılan koalisyon görüşmeleri esnasında gözden kaçtığını düşündüğüm ifadeler kullandı. Özellikle Türkiye siyasetine yön veren, rengini veren iki ana akımın temsilcileri olarak birbirlerini dinlediklerini, karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Yine önceki gün geçici kabineyi açıladıktan sonra katıldığı bir televizyon programında “Saadet ile ittifak yapacak mısınız?” sualine verdiği cevap da aynı muhtevâya sahipti. Yani temel görüşlerin, öykülerin hemen hemen benzer olduğunu vurguladı Başbakan.
Davutoğlu neyi kast ediyor?
Şüphesiz Ahmet Davutoğlu aynı zamanda Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli ilim adamlarından biri olarak memleketimizin siyasi tarihini gayet iyi biliyor. “İki ana akım” ifadesini kullanırken de, temel görüşlerdeki benzerliklere atıf yaparken de AK Parti’yi İslamcılıkla isnat ettiği ayân beyan ortada. Bu yeni tarz İslamcılık iddiası her ne kadar tartışmaya açık olsa da bunca senenin ardından geliştirilen aidiyetin yansıması bakımından oldukça mühim.
Kaldı ki ortada Erbakan Hoca gibi ortak bir değer var. Milli Görüş’ün bânisi, görünenden çok görünmeyen hizmetleriyle Türkiye’de sosyolojik, siyasi dönüşümün gerçekleşmesi noktasında çığır açmış, haza İslamcı bir liderden söz ediyoruz Erbakan derken. Bu hem AK Parti’nin kurucu kadrosunun ve hem de Saadetli siyasetçilerin hakkını teslim ettiği bir mevzu.
Bence hazır her iki parti de ‘dava’ diyorlar, gelsinler bir araya ve Erbakan ortak paydasında, Filistin davasında buluşsunlar. Birbirlerine ‘kardeş’ ifadesini bilhassa kullanan bu kadrolar yaklaşsınlar biraz daha, kardeşçe ıslah yoluna gitsinler birbirlerini. Toplantılarını hamdele ile açıp Sure-i Asr’la nihayete erdirsinler vesselam.