Batı(l) konsorsiyumu, her daim İslam âlemini İran ile terbiye etmeye çalışmıştır. Ortadoğu’da gelişen olayların hiçbiri İran’dan bigâne, bağımsız değil. Bazen İran’a (güya)yüklenerek, zayıf düşürmek isteyerek, tabir-i caizse “gaz almak” için Dünya kamuoyunun tribünlerine oynayarak karşısındaki cepheyi güçlendiriyor; bazen de İran’a sessiz kalarak, önünü açarak Acem emperyalizminin gerçekleşmesine, yayılmasına ön ayak oluyor, İran’ın karşısındaki cepheyi kışkırtıyor, İran’ın hem reel hem de psikolojik avantaj, baskı sağlamasının yolunu açıyor. Hasıl-ı kelam, İran ile Batı(l) konsorsiyumu, profesyonel bir danışıklı dövüş sergiliyorlar. Nihayetinde AB/D ve Siyonların da işleri tıkırında oluyor.

Son dönemde Suriye zemininde gerçekleşen değişimleri düşünün, dinamiklere bakın, senaryo ayan beyan ortaya çıkıyor. Gözlemleyin, Suriye’deki insanlık vahşeti meydana geldiği günden beri sahaya İran ve hatta Rusya’nın da dahil olmasıyla Acem emperyalizmi altın devrini yaşıyor. Nasıl ki adı sanı duyulmamış bir DEAŞ terör örgütü birden türe(til)di ve önce Irak’ta, sonra Suriye’de hâkim olduysa, benzer şekilde sonra da Haşdi Şabi denen bir terör örgütü (daha önceden ismi pek duyulmayan, bilinmeyen) birden ortaya çıktı ve Acem emperyalizminin uygulama mekaniği oldu. İran’ın nüfuz ettiği alanlara bakın, Batı’nın iflah olmaz İran düşmanlığını göreceksiniz!

Suriye’den önce Irak’a bakın. Irak’a “demokrasi”! getirildikten sonra, Irak’taki değişim ve dönüşüme bakın. Güya İran’ın düşmanı olanlar, Irak’ta idare ve tasarrufu İran’ın eline teslim etti. Katar ile alakalı gelişmeler de İran’dan bağımsız değil. İleriki dönemlerde bu daha net görülecektir. İran, önü açtırıldığında, uyguladığı Acem emperyalizmi ile kazanım sahibi olsa da uzun vadede kendisine, kısa vadede İslam âlemine yük getiriyor. Şimdi şu tespit ve soruyu ortaya koyalım: İran’ın ne melanet olduğu aşikâr da karşı cephedeki Arap ülkelerinin liderleri bu durumu görmüyorlar mı? Elbette görüyorlar. Batıl(l) konsorsiyumunun kukla idarecileri, sadece kendilerine verilen vazifeyi hakkıyla yerine getiriyorlar.

Müslüman kardeşler ve Hamas, İslam âleminin onuru ve şerefidir. Müslüman kardeşlere yönelik başlatılan operasyon, direkt olarak İslam âlemini, Müslümanları hedef almakta. Yıllar önce “Araplar, Türkleri sattı, sırtından vurdu” yalan ve sahtekârlığını piyasaya sürerek Türkiye ile Arap dünyasının arasına giren, ilişkilerini zayıflatan, neredeyse birbirlerine hasım duruma getiren ideoloji, bugün de Türkiye’nin, Müslüman kardeşler ve Hamas ile yollarını ayırmasını salık vererek Akparti döneminde telafi edilen, onarılan ilişkilerin tamamen kesilmesini sağlamak istiyor. Ardından da birkaç yıl sonra Araplara, “Türkler sizi sattı” diyeceklerinden, dedirteceklerinden zerre şüpheniz olmasın.

Kılıçdaroğlu, bu senaryonun pratisyeni. Müslüman Kardeşlere “terörist” diyorsan, “teröristlere desteği kes” diyorsan Türkiye’yi Ak Parti üzerinden bir dış operasyona açık hale getirmeye hazırlanıyorsun, hatta davet ediyorsun demektir. Erdoğan’a “Rabia’yı bırak” diyorsan, Batı’ya “Erdoğan’ı, (dolayısıyla Türkiye’yi de) hedef alın, Katar’a var da Türkiye’ye yok mu?” demek istiyorsun. Katar’a yapılan operasyonun bir sonraki adımında hedefte Türkiye var ve benzer “suç” ile itham edecekler, Kılıçdaroğlu, bunun ön hazırlığını yapıyor.

Ressam Bob, “Şuraya da şeytanın ‘pirim’ dediği bir mahlûk çizelim” demiş midir?

Not: Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı ile ortak açıklama yaparken, “Avrupa, gazetecileri ajan olarak kullanıyor” dedi. Mühim bir hususa temas etti ancak noksan, söyledi. Doğrusu, “Avrupa, ajanları gazeteci olarak kullanıyor” olacak. Zira ajanlarına “gazeteci” süsü verip sahada top koşturuyor, sonra ajanları ofsayta düşünce “vay bizim gazetecilerimiz…” diye yırtınıyorlar.