İklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadele, Avrupa Birliği’nin (AB) başlıca öncelikleri arasında yer almaktadır. Bu bağlamda AB, elektrik üretiminde fosil yakıtların (kömür, gaz ve petrol) yerine, yenilenebilir kaynakların (su, rüzgâr, güneş vb.) kullanılmasını ciddi bir şekilde teşvik etmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasıyla fosil yakıtların çevreye verdikleri zararların ortadan kaldırılması ve düşük karbonlu ekonomik bir sistemin kurulması amaçlanmaktadır.
Bu nedenle AB’nin enerji tedarikinde kısa vadedeki birinci hedefi, enerji üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmak, orta vadede ise fosil yakıt kullanımından tamamen uzaklaşmaktır. AB’nin enerji stratejisi incelendiğinde, çevre dostu enerji projelerine önemli bir destek verdiği, enerji tasarrufu ve verimliliği konularına ciddi fonlar ayırdığı ve nihayetinde düşük karbon ekonomisini baz alan yatırımları teşvik edici kararlı adımlar attığı görülmektedir.
AB’nin temiz enerji kullanımı yolunda aldığı kararlar ve uyguladığı teşvikler, son 15 yıllık dönemde meyvelerini vermiş ve AB’nin enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 9’lar seviyesinden yüzde 20’lere ulaşarak, ikiye katlanmıştır. Günümüzde yeşil enerjiye yapılan yatırımlar dikkate alındığında, bu oranın yakın gelecekte katlanarak artacağına dair herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.
Avrupa’nın geleceğe dönük enerji ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik planlamasının odağında, sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve özellikle petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıt piyasalarına asgari düzeyde bağımlı olunması yer almaktadır. Bu doğrultuda hızlı bir ivme yakalayan AB’nin çok uzak olmayan bir gelecekte fosil yakıtların kullanımını tümüyle yasaklayıcı kararlar alacağı, kamuoyuyla paylaştığı enerji projeksiyonlarından anlaşılmaktadır.
Başka bir ifadeyle AB’nin bu misyon ve vizyon çerçevesinde fosil kaynak tedariki veya kullanımı projelerini fonlaması, artık çok düşük bir ihtimaldir. Ayrıca, Avrupa Yatırım Bankası’nın Kasım 2021’den itibaren fosil yakıt finansmanını kademeli bir şekilde sonlandırma kararı yukarıdaki tahmini doğrulamaktadır.
Enerji politikalarının bir yansıması olarak AB, Doğu Akdeniz gazını Avrupa’ya ulaştırmayı amaçlayan EastMed boru hattı projesine vermeyi düşündüğü desteği sonlandırabilir veya asgari düzeye indirebilir. Nihayetinde maliyet, kapasite ve verimlilik açından da rasyonel bir yatırım olmayan EastMed projesinin, Avrupa’nın doğalgaz ithalat kapasitesini artırmaktan öte hiçbir fayda sağlamayacağı, fayda-maliyet analizi yapan uzmanların ortak görüşüdür.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’deki siyasi hedefleri doğrultusunda ortaya atılan EastMed projesi, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını azaltarak enerji güvenliğini sağlama kapasitesinden yoksun olmasının yanı sıra AB’nin temiz enerji stratejisiyle çelişen, bu yönüyle AB’yi milyarlarca dolarlık zarara uğratacak, finansal fizibilitesi olmayan bir projedir.
Tüm bunlardan hareketle, AB’nin EastMed gibi fosil yakıtların nakliyesine dayalı yatırım projelerini desteklemeyi yeniden değerlendirmeye tabi tutacağı kuvvetle muhtemeldir. Kaldı ki bu, sadece EastMed projesiyle ilgili bir durum değildir. AB fonlarından yararlanmayı planlayan ve İstikameti Avrupa olan tüm petrol ve doğalgaz boru hatlarını kapsayan bir meseledir.
Böylesi bir kararın hayata geçmesi durumunda, Doğu Akdeniz gazı için en büyük pazar yeniden Türkiye olacaktır. Haliyle bu vaziyet, Doğu Akdeniz’deki siyasi dengeleri yeniden şekillendirecektir. İşte bu noktada Türkiye-İsrail ve Türkiye-Mısır ilişkileri yeni bir rotaya girebilir.