15 Mart akşamı Kuzey Irak’ın Duhok vilayetinde önce bir ardından da iki helikopter düştüğü haberini duyduğumda, bunun Amerika’nın bölgedeki kirli ilişkilerini ortaya çıkaracak bir vaka olduğunu kestirememiştim. Ama vakit ilerledikçe bölgeden yeni haberler servis edilmeye başladı ve bu saatten itibaren olayın adını koymakta hiç zorlanmadım. Evet, bana göre bu olay ABD’nin Susurluk kazasıydı!

Hatırlanacağı gibi 3 Kasım 1996 tarihinde Susurluk’ta meydana gelen kazada, araç içinde bulunan ve aynı zamanda da milletvekili olan bir aşiret reisi, bir polis şefi ve eski bir ülkücü olduğu ileri sürülen kişi ile sevgilisi hayatını kaybetmişti. Normal şartlar altında bu kadar farklı figürlerin bırakın aynı araçta seyahat etmelerini bir araya gelmeleri bile mümkün değilken, bir kaza bu karanlık ilişkileri ortaya dökmüştü.

Bu helikopter kazasından sonra da benzer bir süreç yaşanması kaçınılmaz gözüküyor. Zira ABD bu vakte kadar Türkiye’nin gözünün içine baka baka yalan söylemiş ve terör örgütü PKK/PYD ile taktiksel bir işbirliği içerisinde olduklarını, bölgede DAEŞ’in yenilmesi sonrası bu ilişkinin sonlandırılacağını defalarca beyan etmişti.

Hatta iki hafta önce bölgeye giden ABD Genelkurmay Başkanı Mark Miley, burada teröristlerle görüştüğü şeklindeki eleştiriler üzerine, sadece kendi askerlerini ziyaret ettiğini söyleyerek, ABD’nin geleneksel tavrını sürdürmüştür. Ancak hemen akabinde ABD Merkez Komutanlığı komutanı Michael Erik Kurilla, Suriye’nin kuzeyini ziyaret ederek burada PKK/PYD’li teröristlerle fotoğraf çektirmekte bir sakınca görmemiştir. 

Bir tarafta NATO müttefiki Türkiye dururken ve kendi istihbarat örgütünün raporlarında PYD/YPG’nin PKK’nın Suriye kolu olduğu açıkça belirtilmişken,  PYD/YPG ile müttefiklik ilişkisine giren ABD, bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Gerçi ABD’nin gerçekten DAEŞ’in yenilmesini ve ortadan kaldırılmasını isteyip istemediği de tartışmalıdır ya…

Kazaya dönecek olursak… İçinden 9 PKK/PYD’li teröristin ölüsünün çıkarıldığı Fransız yapımı Eurocopter AS350 tipi helikopterler, bölgede ABD’nin liderliğinde kurulan DAEŞ ile mücadele koalisyonunun onayıyla ve özel bir şirket marifetiyle Kuzey Irak’ta bulunan Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) teslim edilmiş. KYB de son dönemde PKK ile kurduğu yakın ilişkiler sayesinde bu helikopterleri Suriye’nin kuzeyinde yine ABD eliyle kurulan veya bir başka deyişle Türkiye’nin itirazlarını bertaraf etmek için adı değiştirilip Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı PKK/PYD’nin kullanımına sunmuş. PKK/PYD de kendisine altın tepside sunulan bu nimeti kullanmaktan imtina etmeyerek, bölgede personel ve malzeme transferi maksadıyla muhtelif zamanlarda helikopterleri kullanmış.

Kazadan hemen sonra gelen haberlerde helikopter pilotlarının Amerikalı olduğu söylense de, bu haber teyit edilememiştir. Daha sonra yapılan açıklamalarda pilotların da PKK/PYD’li olduğu anlaşılmıştır.

O zaman şu sorulara cevap verilmelidir;

-Bir terör örgütü nasıl helikoptere sahip olabilir ve terör örgütünün pilotlarını kim eğitmiştir?  

-Ayrıca Haseke’den Süleymaniye’ye gittiği düşünülen helikopterlerin, söz konusu hava sahası ABD tarafından kontrol edilmesine rağmen, ABD’nin bilgisi ve onayı olmadan havalanması mümkün müdür?

Bölgede petrol şirketlerine ait başka sivil hava trafiği de olmakla birlikte bunların hepsinin sıkı bir şekilde takibinin yapıldığı da bilinmektedir. Dolayısıyla düşen bu iki helikopterin de bir şekilde bölgenin hava sahasını kontrol eden güç tarafından bilindiğini ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Bir başka deyişle PKK/PYD’nin hava ulaştırmasının ABD himayesinde yapıldığını söylemek mümkündür.    

İşin ilginç yanı ise, bu konu ABD Savunma Bakanlığı sözcüsüne sorulduğunda, olayla ile ilgilerinin hatta bilgilerinin dahi olmadığının söylenmesidir. Ve soruyu soran muhabiri bilgi almak için SDG’ye yönlendirmesidir.

Kazadan sonra ABD derin bir sessizliğe bürünürken, SDG tarafından olayla ilgili bir mesaj yayımlanmıştır. Bahse konu mesajda, kazada ölenlerin fotoğraflarına yer verilmiş olup , “savaşçı grubumuzu taşıyan iki helikopter 15 Mart 2023 akşamı Süleymaniye şehrine doğru yol alırken kötü hava koşulları nedeniyle düşmüş ve aralarında güçlerimizin komutanı Şervan Kobani’nin de bulunduğu dokuz savaşçımızın şehit olmasına yol açmıştır” denilmiştir.

SDG’nin paylaşımından sonra ise -Pentagon yetkililerinin hiçbir şeyden haberleri olmamasına rağmen- yine komutanlığını ABD’li askerlerin yaptığı Uluslararası Koalisyon Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı tarafından bir mesaj yayımlanarak, helikopter kazasında ölen 9 terörist için başsağlığı dilenmiştir.

Görüldüğü üzere ABD her ne kadar olayla ilgilerinin olmadığını ileri sürse de, bölgedeki güvenlik mimarisi gereği herhangi bir hava aracının habersiz ve izinsiz olarak uçması mümkün olmayıp, kazadan sonra bölgede görev yapan ABD’li askerler tarafından teröristler için başsağlığı mesajı yayımlanarak, ABD’nin kimin yanında durduğu gösterilmiştir

Susurluk kazasından da hatırlanacağı üzere, gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi huyu bulunmaktadır. Dolayısıyla zaman içerisinde bu kazayla ilgili de daha fazla bilgi ve belgeye ulaşmamız mümkün olacaktır. İşte o zaman ABD yönetimi, NATO müttefiki Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan bir terör örgütünü desteklemekle ne kadar büyük bir hata yaptığını anlayacaktır.