Amerikan kıtasını 50 milyon yerlinin kanları üzerine kuran adam, başına geçirdiği boynuzla Kongre Binası‘na girdiğinde sadece ABD efsanesini yıkmadı; Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki kavgayı ideolojik temellere yaslayan analizleri de yerle bir etti.
Reagan’ın 1979 ekonomik krizinde ürettiği “Make America Great Again-Amerika’yı Yeniden Yükselt“ sloganıyla iktidara gelen Trump’ın kitlesini bu kadar öfkeli kılan şey, aslında sloganda kendisini belli ediyor. Tüm propagandaya ve dünya halklarına doğrultulan tüm namlulara rağmen ABD iddia edildiği gibi büyük değil.
KAVGA İLKESEL DEĞİL EKONOMİK
Bu durumu en iyi ABD halkı biliyor: Pandemi dönemindeki başarısızlıklar, sağlık sisteminin çöküşü, kendini ülkenin tek efendisi sayan “beyaz” arazi sahiplerinin azalan gelir kaynakları boynuzun çoktan kırıldığını gösteriyor. Kavganın temel sebebi gelir dağılımındaki adaletsizlikler olduğu kadar, servetini köle ticareti, hırsızlık ve diğer ülkelerin zenginliklerinin üzerine çökmeye borçlu olan ABD ekonomisinin artık bütünüyle tıkanmış olması. Yani “ırkçılık, evangelism, siyonizm” gibi kavramların bu kavgada küçük bir parça dahi yeri yok.
Hararetli geçen seçim dönemindeki kavgaları “küreselci-yerelci” çatışması olarak takdim edenler, İsrail’e ABD tarihinin neredeyse en büyük desteğini veren Trump’ı yerel bir kahraman olarak mı görüyorlar? Ya da soruyu şöyle soralım: “Beyaz öfke” Cumhuriyetçilerin genetik kodlarında var ise, Irak yerle bir edilip, Ebu Garip’te erkeklere dahi tecavüz edildiğinde ABD’nin Dışişleri koltuğunda siyahi Cumhuriyetçi Condoleezza Rice oturmuyor muydu?
Liberal, özgürlükçü, ırkçılık karşıtı olarak takdim edilen Demokratlar döneminde Ortadoğu ve Asya’da kan durdu mu? Yoksa siyahi Obama döneminde Afganistan ve Irak’ta daha fazla kan mı döküldü? Hangi iktidar döneminde ABD Ordusu’na daha fazla yatırım yapılmıştır? ABD askerlerini Ortadoğu’dan çekmeye başlayan Trump döneminde mi yoksa Veziristan’ı yerle bir eden Obama döneminde mi?
Gerçek şu ki, ABD siyasetinin şahinleri olarak bilinen Cumhuriyetçilerin alışılageldik reflekslerine karşın Trump, bir tüccar gibi hareket etti: ABD askerini savaştırmak yerine daha az yatırımla kendisine Ortadoğu’da PKK isimli bir mayın eşeği buldu. Bu kavganın ardında kısmen silah ya da ilaç endüstrisinin çıkarlarının olması mümkündür. Fakat bu dahi öfkenin ekonomik olduğunun diğer bir kanıtıdır.
GEZİCİLER DEMOKRAT AMA İNEK ÇOBANLARI TERÖRİST
Biden’ın sadece birkaç saat süren eylem yaptıkları için terörist olarak yaftaladığı binlerce kişi, ABD’nin hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat liderlerinin aslında ne kadar iki yüzlü olduğunu ifşa etti. 40 gün boyunca İstanbul’un merkezini işgal eden Gezi çapulcularına “demokrat gösterici” diyenler, Teksas’ın inek çobanlarını bir çırpıda terörist yaptılar. Oysaki mazlumların kanına ekmek banıp yerken birlikteydiler. Bağdat Müzelerinde yağma yapıp, Sümer tabletlerini magnet gibi sırt çantalarında Washington’a taşıdıklarında da beraberdiler.
Tüm bu olan biten karşısında dünya medyası en fazla Türkiye’nin “ABD’deki taraflara yaptığı itidal” çağrısını konuştu. Latin Amerika’dan Türkiye’ye kadar tüm dünyada darbecileri destekleyip, ülkelerin istikrarını bozan ABD’ye ülkemizin yaptığı çağrı o kadar manidardı ki, sadece Batılı sömürgecileri değil, onların borazanlığını yapan FETÖ‘cüleri ve elbette tecavüz çirkinliğini örtmek için takla atan CHP’nin ekran mankenlerini de deliye döndürdü.
ABD’nin boynuzu, tüm çabasına rağmen Guaido‘yu başkan yapamadığında; binlerce tır silahla desteklediği PKK’sını Afrin’de Mehmetçiğin elinden kurtaramadığında; 21 yıl savaştığı Afgan halkı karşısında hezimetini kabul ettiğinde kırılmıştı zaten.
Kongre’yi tıpkı Irak’ta yaptığı gibi yağmalayan Coni, çaldığı Nancy Pelosi’nin kürsüsünü internette satışa çıkardığında bunu sadece resmileştirdi.