Zengin erkek, fakir kızın aşkını konu alan Yeşilçam filmleri 1970’li yıllarda yönetmenlerin vazgeçilmeziydi. Senaryoyu da, filmin sonunda fakir kızın başına gelenleri de hatırlıyor olmalısınız. Yeşilçam filmlerinin ABD ve YPG ile ne ilgisi var? Son günlerde ABD askerleri ve YPG’li teröristlerin verdiği görüntüler nedense beni o filmlere götürdü…
2017 Suriye’sinde yaşanan ABD-YPG aşkını şimdilik bir kenara koyalım. Gelin sizi 1980’li yılların Afganistan’ına götüreyim…
Bugün Suriye’de yaşananların hemen hemen aynısı, 37 yıl önce Afganistan’da yaşanıyordu. Afganistan’ın anahtarını SSCB’ye teslim eden Necibullah’a karşı ayaklanan Mücahit gruplar, 10 yıllık savaşın sonunda dünya tarihinin akışını değiştirdiler…
NATO’nun karşı bloku Varşova Paktı yıkıldı…
ABD’nin dünyayı birlikte yönettiği SSCB onlarca ülkeye bölündü…
Lenin’in çocukları komünizm bayrağını ayaklar altına alıp Kapitalizmin bayrağını göndere çekti…
Dünyayı değiştiren Afganistan’ın kendisinde değişen bir şey oldu mu peki? Maalesef iç savaş hâlâ sürüyor. Düşük dozlu savaşın perde arkasında yine ABD ve Rusya var.
ABD ve Rusya, Afganistan’da yaşattıklarını şimdi Suriye’de sahneliyorlar. Bu strateji ve taktik yıllar önce bir İslam ülkesinde uygulandı ve kendileri için başarılı oldu. Afganistan hâlâ işgal altında, Müslümanlar birbirini öldüremeye devam ediyor. ABD, kurup, eğitip, ismini koyduğu, silah verdiği El-Kaide ve Taliban üzerinden Afganistan’a kâbus gibi çökmüş durumda…
ABD, şimdi de DAEŞ ve YPG terör örgütleriyle Suriye’nin geleceğini inşa ediyor. 37 yıldır nasıl bir Afganistan inşa ettiyse bir benzerini de Suriye’de inşa edeceğinden şüpheniz olmasın. Terör örgütlerini kurup, güçlendirip, silah vererek halkın başına musallat edip, sonra da bu örgütleri bahane edip o ülkeyi işgal etmek…
yüzyılın savaş taktiği ve stratejisi bu. Gayette başarılı sonuçlar veriyor. Afganistan ve Irak’ta denediler. Başardılar…
Kısa vadede Suriye ve Libya üzerinde de aynı senaryoyla film çekiyorlar. İtiraz ettiğim nokta, senaryoyu yazan yazıyor da oyuncular hiç mi ders almıyor? Hep aynı senaryoda fakir kız rolünü kabul edip, filmin sonunda tecavüze uğramayı kabul etmek de neyin nesi…
40 yıldır Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde halkın çocuklarını kandırıp, Komünist katırına bindirip dağ dağ gezdirdikten sonra götürüp Kapitalist ABD’nin kucağına oturmakta neyin nesi…
Köyde Komünist trene bindiremediklerini üniversitede kandırıp; Anti-Emperyalizm gazıyla terörün kucağına itenlere sormak lazım, bu çocukları götürüp Emperyalizmin hem anası hem de babası olan ABD’nin koynuna sokmak da neyin nesi…
ABD askerleri, YPG’li teröristlerle aynı mevzide nöbet tutuyormuş…
ABD zırhlı araçları Türkiye sınırına yığınak yapmış…
ABD’li komutan Türkiye’nin Sincar ve Karaçok’ta vurduğu terör kamplarını ziyaret etmiş…
Bunlar çekilen filmin ana temasından, hedefinden uzak, seyirciyi heyecanlandıracak ekşın sahneleri. Siz filmin ana hedefini gözden kaçırmayın…
ABD, Afganistan’da kullandığı El-Kaide ve Taliban’a ne yaptıysa PKK ve YPG’ye de aynısını yapacak. Tarih tekerrür etmek zorunda. Çünkü tarihi yazanlar böyle olmasını istiyor. Bu gidişe itiraz eden tek ülke Türkiye, tek lider Erdoğan’dır. Tüm dünyanın ağız birliği ederek Türkiye ve Erdoğan’a saldırmasının sebebi de budur. Tarihin tekerrürüne, alışılmış, rutin gidişine itiraz etmemiz kitabın yazarlarını çileden çıkarıyor…
Filmin sonu da tarih gibi tekerrür edecek. “Bir gün ansızın” fakir kız, zengin erkeğin gözleri önünde tecavüze uğrayacak. Zengin erkek, dünyayı meşgul edecek yeni bir kurban bulmak için başka ülkelere savaş uçakları, savaş gemileri ve özel birlikleriyle yelken açacak…
Olan YPG’nin peşinden gidip, devlet serabı gören, ABD çıkarlarına hizmet edenlere olacak. Fakir kız unutmamalı ki ABD gidecek, ama biz burada kalacağız…