Türkiye, dünyanın petrol ve doğalgaz kaynaklarının üçte birinin bulunduğu Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki araştırmalarını Oruç Reis, Fatih, Yavuz ve Barbaros Hayreddin Paşa gemileriyle sürdürüyor.
Dünyada sismik araştırma filosuna sahip birkaç ülkeden biriyiz artık, hamdolsun.
Peki bu günlere nasıl gelindi? Bu gemiler gökten mi indi?
Ne yazık ki hafızası zayıf bir milletiz. Dünü çabucak unutuveriyoruz.
Bugünü anlamak için gelin geçmişe birlikte sondaj yapalım.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın iradesiyle icra edilen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın verdiği özgüvenle, Türkiye, 1975’ten itibaren ilk kez sismik araştırma yapma vizyonuna sahip oldu. Ancak elimizde ne gemimiz vardı ne ekipmanımız.
Hatta araştırma için anlaşma yapılan Norveç, ambargo nedeniyle araştırmaları yarım bırakarak çekip gitti. Geriye tek çaremiz kalmıştı.
Almanya tarafından eskidiği için Türkiye’ye hibe edilen, birkaç yıl arama kurtarma, mayın taramada kullanıldıktan sonra emekli edilerek işçi yatakhanesine dönüştürülen ihtiyar Hora gemisini dönüştürmek.
35 yaşındaki Hora, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın enerjisiyle araştırma ekipmanları monte edilerek Sismik 1 ismiyle Ege ve Akdeniz’e açıldı, denizdeki doğa kaynakların belirlenmesinde kullanılmaya çalışıldı.
Ancak bir araştırma gemisi olarak inşa edilmediği için Akdeniz’deki Rum histerisine karşı bir nevi sadece ‘biz de varız’ demek için vazife görebildi.
1983-84 yılında miadını doldurunca Sismik 1’in ıskartaya çıkarılması gündeme gelse de dönemin komutanlarından Nejat Tümer’in ‘yenisi alınmadan emekliye ayrılmasın’ itirazıyla emekliliği biraz daha ötelendi.
90lı yılların sonuna gelindiğinde tek gemimiz Sismik 1’in de Türkiye’ye hizmet verecek enerjisi kalmamıştı. Çünkü Sismik 1’in yaptığı sismik araştırmalar kısmi bilgiler sunsa da bilim adamlarımızı ve üniversitelerimizi tatmin etmiyordu.
Bu yüzden 1999 depremi sonrası bir akbaba gibi Türkiye’ye üşüşen ve ‘görünürde’ deprem araştırması yapmak isteyen Fransa’nın başı çektiği ülkelere ait yabancı gemilere ‘hayır’ diyecek mecalimiz de yoktu.
Sismik 1’in araştırmaları yabancı gemiler için sadece ön araştırma işlevi görmüş onların işlerini kolaylaştırmıştı.
2002 yılında artık denize çıkması da elverişsiz görülen Sismik 1, 62 yaşında ıskartaya çıkartıldı.
1999 Gölcük depremiyle başlayan tartışmalar sonrası yeni gemi alınması ya da inşa edilmesine yönelik girişimler ise sonuçsuz kaldı.
Maden Tetkik Arama Kurumu’nun ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin hazırladığı şartnameler cevap bulamadı. Çünkü yeni bir gemi için 25 Milyon Dolara ihtiyaç vardı.
Evet, sadece 25 Milyon dolara… Ama yoktu.
Ne de olsa imam hatip liselerinin önünde 12-13 yaşındaki başörtülü kızları joplamak, bankaların içini boşaltmak, kamu kaynaklarını çarçur etmek gibi daha önemli işleri vardı ülkenin…
Yeni sismik araştırma gemisi için 25 milyon doların bulunamadığı 28 Şubat günlerindeki Sayıştay sempozyumundan bir cümle paylaşayım.
1998 tarihli sempozyumda TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan bakın ne diyor: “TBMM’deki Genel Kurul Çalışma salonumuz 38 milyon dolara mal oldu. Eğer etkin bir denetim olabilseydi en çok 15 bilemediniz 18 Milyon dolara çıkabilirdi. Meclis Araştırma Komisyonu ve Emlak Bankası teftiş elemanlarının incelemeleriyle bu rakam ortaya konmuş durumdadır. Kamu yararı için kullanılabilecek bir kaynak çarçur edilebiliyor.”
Yani sismik araştırma gemisi için 25 Milyon Dolar bulamayan ülke, meclis genel kurul salonu için tam 23 milyon dolarlık israf yapıyordu.
Türkiye sadece 2018’de AFAD üzerinden dünyanın dört bir yanına 2 milyar 925 milyon TL yardımda bulundu diyeyim de halimizi kıyaslayın.
İşte 2002’de böyle bir ülke devraldı Erdoğan…
Fatih, Yavuz, Barbaros Hayreddin Paşa, Oruç Reis ve halen Mersin’de tersanede sahaya çıkmak için gün sayan Kanuni…
FETÖ’cülerin, CHP’lilerle, Kemalistlerle bir olup Erdoğan’ı devirmeye çalıştığı 2012 yılında başladı Oruç Reis’in kendi imkânlarımızla inşası… Gezici asalakların bu ülkenin milyar dolarlarını çöpe attığı 2013 yılında alındı tersaneye Fatih…
FETÖ’cüler Kılıçdaroğlu’nun alkış tuttuğu 15 Temmuz darbesine hazırlanırken donatıldı Yavuz…
Tüm bu hainliklere, nankörlüklere rağmen durmadı Erdoğan…
Yani Karadeniz’de doğalgaz bulunan kuyuya ilk kazma bu ülkenin Recep Tayyip Erdoğan’a güvendiği gün vuruldu 2002’de…
Tüm bunları Türkiye’yi yeniden eski karanlık günlerine döndürmek isteyenler varsa bilsinler diye yazıyorum…
Türkiye bugüne kolay gelmedi.
Türkiye, düne de bir daha dönmeyecek.