Kendi içerisinde özel ibadetlerin bulunduğu bu ayda insanlara verilen en güzel vakitlerden biride iftardır. İftar insanın kendi iradesi ile Allahu Teâlâ’nın nimetlerine kavuşmanın sevinci ile geçen bir ibadettir.

İftar vaktinin tam olarak ne zaman girdiğini Sahâbe-i Kiram, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sormuşlardır. Ömer radıyallahu anhın, “İftar vakti ne zamandır?” sorusuna Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Gece gelip gündüz gidince ve güneş kaybolunca oruçlu iftar eder.”[1] diyerek güneşin batışıyla iftar vaktinin girdiğini bildirmiştir.

Sahur vakti gibi İftar vakti de müminler için rahmet ve bereket vaktidir. Nitekim Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem, “Oruçlu mü’minin ferahlayıp sevineceği iki an vardır: Birisi iftar vaktinde orucunu açtığı andır, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.”[2] buyurarak bu sevinci ifade etmişlerdir.

Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem, iftar vakti gelince hemen orucunu açmış[3] ve ümmetine de oruç açmada acele etmesini tavsiye etmiştir.[4] “Kullarımın yanımda en sevileni, iftarı acele yapanlardır.”[5] buyurarak Allah’ın en sevdiği kullarının iftar yapmada acele edenler olduğunu bildirmiştir.

Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem, iftar edeceği zaman özel yemekler aramamış, sofrada ne bulursa onunla iftar etmiştir. O’nun iftar sofrası, lüks ve israftan uzak, son derece sade ve mütevazı idi. Medine’de Efendimizsallallahu aleyhi ve sellem’in yanında büyüyen Enes radıyallahuanh, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in iftarını şöyle tarif etmektedir; “Allah Resûlüsallallâhu aleyhi ve sellem akşam namazını kılmadan önce bir kaç taze hurma ile eğer yoksa kuru hurma ile iftar ederdi, o da yoksa birkaç yudum suyla orucunu açardı.”[6]

Her an ikramı seven ve “Ey İnsanlar! Sofranız herkese açık olsun, çokça ikram edin, Böylece selametle Cennet’e girersiniz!”[7] buyurarak ümmetini de bu hususta teşvik eden Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan’da da oruçlularla iftar sofrasını paylaşmış ve oruçlulara iftar verilmesi hususunda ümmetini teşvik etmiştir. İftar sofralarının başkalarıyla paylaşılmasına büyük önem veren Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir; oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.”[8] Kendisi de iftar davetlerine icabet etmiş, davet sahiplerine övgü ve duada bulunmuştur.

Ne mutlu iftar sofrasını Efendimiz sallallahu aleyhivesellemin sofrasına benzetenlere…

[1]Müslim, sıyâm, 51.

[2]Buhârî, savm, 9; Müslim, sıyâm, 163.

[3]Müslim, sıyâm 49; Tirmizî, sıyâm 23.

[4]Beyhakî, , es-Sünenü’l-Kübrâ 4/ 237; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih Terceme ve Şerhi 6/286.

[5]Tirmizî, savm, 13; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 4/396.

[6]EbûDâvûd, sıyâm, 21; Tirmizî, savm, 10.

[7]İbnMâce, et’ime 1; Dârimî, salât 156.

[8]Tirmizî, savm, 82; İbn-i Mâce, sıyâm, 45.