Kaç günden beri dostlar soruyorlar; Ak Parti’de neler oluyor?
Şahsımı takip edenler bileceklerdir; 7 Haziran seçimlerinde aday adayı olmama, siyaseti yakinen izlememe rağmen, genel merkezde, içerde neler oluyor, doğrusu tam da bilmiyorum. Uzun zamandan beri, çok da üzerine konduramasak bile, fısıltı gazetesinden işittiklerimiz vardı. Üzülüyor, her şeye rağmen bu hareketin yürümesi gerektiğini söylüyor, dua ediyordum.
Belki birileri şimdi vereceğim cevabı siyasi bulabilir, gönül verdiğim ve bir dava olarak gördüğümüz Ak Parti’yi korumaya çalıştığımızı düşünebilir. Fakat umurumda değil. Biraz sonra bu satırlarda okuyacaklarınız, tamamen kendi duygularımdır, hissettiklerimdir.
Yukarıda söylediğim gibi, liderliğini Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bu hareketi, Ak Parti’yi, şahsım, her zaman bir dava hareketi olarak gördüm, öyle algıladım. Hala da öyle… Bu manada benim için önemli olanın liderin, yani Tayyip Erdoğan’ın görüşleri etrafında bu hareketin devam etmesi, benim ve benim gibi düşünenler için elzemdir.
Neden mi?
Nedeni çok ama dilim döndüğü adarıyla kendimce önemli gördüğüm bir kaçını sayayım size.
En önemli neden, Tayyip Erdoğan’ın, yıkıla yıkıla, önüne engeller kona kona bu davayı, bu noktaya getirmiş olmasıdır. Bu önemlidir. Hem de çok… Belki de günümüzde, dünyada, hiç bir liderin önüne bu kadar engel konmamış, bu kadar ayak oyunu oynanmamış, önü kesilmemiştir. Ama o yıkıldığı yerden her defasında daha güçlü olarak kalkmayı, ilkelerinden, doğru bildiklerinden asla taviz vermeden, ülkeyi ileriye götürmeyi başarmıştır. Demem o ki, ayak oyunlarını ezberleyen Erdoğan tam bir lider, çelik gibi sinire, sarsılmaz mukavemete sahip bir devlet adamıdır artık.
Gençliğinden beri pek çok kişiyle çalışan, insanları, insanların nefsi hatalarını tanıyan, bir çok darbelere maruz kalan, badireler atlatan, siyasetin her kademesinde bulunan Erdoğan, politika, devlet adamlığı ve lider bazında, sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da rakipsizdir diye düşünüyorum. Bunu herkes biliyor, görüyor. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi yok sanırım. Halkta, ondaki bu vasıfları teyit ettiği için sırf şahsına %52 gibi güçlü bir destek veriyor. Zira, sürekli dar sokaklardan, ekonomik, özgürlük, manevi konularda sıkıntılı süreçlerden geçen vatandaş, özlediği lideri bulmuş olmanın heyecanıyla Erdoğan’ı bırakmak istemiyor.
Ufuk konusunda da Erdoğan’ın rakiplerinden(!) fersah fersah ilerde oluğunu görmek mümkün. O, kısa zamanda pek çok şey yapmanın derdine düşmüş bir lider. Bu konuda önüne çıkan engelleri aşmaya da yeminli. Bu davada önemli olanın kişiler değil, hizmet olduğu, ülkenin ilerlemesi olduğunu biliyor.
Mesele, Tayyip Erdoğan’ın etrafında şekillenen bu hareketin yürümesidir. Kişiler geçici, ümmetin, devletin davası bakidir diye düşünüyorum.
Davutoğlu konusunda hiç kimse en ufak kötü bir kelam edemez. Hele hele muhalefet, haddine değil, hiç edemez. Davutoğlu İyi bir insan, iyi bir bilim adamı, iyi bir kişilik, iyi bir dava adamı, iyi kitap okuyucu… Bu güzel, anlamlı nitelikleri devam ettirebiliriz. Fakat siyaset farklı şey kardeşim… Her zaman söylemişimdir, siyaseti siyasetçiler yapmalı. Akademisyenlerin, bürokratların politikada verecekleri reflekslerle, siyasetçilerinki aynı hızda ve aynı doğrultuda değil. Olaylara bakış açıları, öncelikleri, davranışları, hızları farklı farklıdır. 17/25 Aralık milli irade karşıtı operasyonda, çoğumuz, hatta pek çok bakan bile, “ne oluyor” diye sorarken, durumu fark eden Tayyip Erdoğan’dı ve aynı hızla tedbir almayı başladı. Gezi’de de aynı olmadı mı? Onun tutarlı tavrı bu ülkeyi kurtarmadı mı?
Unutmamak gerekir ki devlet, millete hizmet kademeleriyle dolu. Herkes niteliklerine, özelliklerine, kapasitelerine göre pek çok kademede davasına, millete, ümmete, insanlarına hizmet edebilir. Burada sıkıntı yok. Lakin, herkesin yapacağı iş ayrıdır.
Sizler de takip ediyorsunuzdur; liyakatli olduğu halde beklediği bürokratik kademeye gelemeyenler, görevini iyi yaptığı halde vazifesinden alınan il başkanları, başarılı olduğu halde vekillikten düşürülenler, halkla iç içe olduğu halde merkeze çekilen valiler ve diğerleri pek çok. Ama bütün bunlar, yani şahsi beklentiler bu davayı yaralamamalı…
Devlet içinde bu tür kavgalar tarih boyunca hep olagelmiştir. Acizane tarih bilgim, bana bunu teyit ettiriyor. Mesele, bu kargaşadan ve iç/dış düşmanların oluşturmak istediği suni kaostan bir an önce kurtulup, kutlu yürüyüşümüze devam etmemizdir.
Elbette hatalar, yanlışlar yaşayacağız, elbette eleştiri olacak, elbette yürüyüşümüzü ara ara gözden geçireceğiz. Bu, doğanın tabiatında var. Ama ne olur kırmadan, dökmeden, birbirimize düşmeden bunu yapalım ve yürüyüşümüze devam edelim.
Dostlar şunu gördüğünüzü adım gibi biliyorum; ümmetin, Müslüman ya da değil mazlumların, ezilmişlerin gözü, gönlü Türkiye’de. Onların feryatlarının yanında ve tarihsel süreçte, şu yaşadığımız şeylerin devede kulak bile olmadığını da anlayalım lütfen.
Selametle kalın…