Malum darbe teşebbüsünün artçı saldırıları devam ediyor, devam da edecek gibi.  Batı’nın sessizliğinden de anlaşılıyor ki bu darbe teşebbüsü de onların işi. Gücünü milletten almayan her şeyi bu parantezde değerlendirebiliriz. Uzatmıyoruz.

15 Temmuz’dan beri billurlaşanyeni bir şey var. Safları sıklaştırmanın ötesinde bir şey bu. Dünün İslamcısı, ulusalcısı, Kemalist’i, solcusu, sağcısı, milliyetçisi, Alevi’si ve hatta kimi Kürt milliyetçisi, bulunduğu mahalleyi terketmeden ve fakat vatan yahut Türkiye paydasında ayağını toprağa yeniden bastı. İlki sanırım Çanakkale’de olmuştu.

Hiçbir araya gelmeyecek tipler, kümeler, yapılar bugün yan yana geldi. Buna kimisi millî irade diyor, kimisi yerli duruş, kimisi Kemalizm, kimisi de milliyetçilik diyor. Bunların her birinin, eski ideolojilerini yeni ruhun başat rengi olarak dayatma isteklerinin ifadesi olarak gördüğüm için yukarıdaki tanımlamalara katılmıyorum. Çünkü yeni ruh hepsinden bir koku, bir renk, bir çizgi veya bir damar taşıdığı için hepsini anımsatmalı ama her birinden birine mal edilemeyecek bir isim olması gerektiği kanısındayım. Bunun için 15 Temmuz sonrası oluşan yeni ruha millîcilikadının daha doğru bir ifade olacağını düşünüyorum.

Suriye konusunda veya ülke içinde neredeyse her gün infial uyandıran patlamalara veya suikast beklentilerine rağmen toplumun hemen her kesiminin yüzüne yansıyan bir ifade var. Bu ifade, bir değişimi işaret ediyor.

Ulusalcılar, kendilerine on yıllardır öcü olarak gösterilen dindarların aslında hiç de öyle olmadığını, kendilerine böyle düşünmeleri gerektiğini tezgâhlayanın, ülkesine silah çeken ve bomba atan ihanet çetesi FETÖ veya NATO’cular olduğunu görüyor ve rezervlerini büyükölçüde indiriyorlar. İslamcıların belirli bir kısmı, ülkeyi dinsizleştiren ve Batı’nın isteklerini harfiyen yerine getiren kişinin Mustafa Kemal değil, ancak Mustafa Kemal imajının arkasına saklanan gâvur kayırıcıları veya Batıcı tipler olduğunu düşünüyor.Dindar kimliğiyle nerede yaşayabilecekse vatanının orası olacağını söyleyen dünün İslamcıları yok artık bugün. Mehter’in yanında onuncu yıl marşı gocunmadan, hatta keyif duyularak dinleniyor bugün.

Aleviler, yıllardır kendilerine kurulan tuzağın veya kendilerine karşı toplumda oluşturulan imajın arkasında, dün düşündükleri veya basından servis edilen kesimler değil, Batı destekli aynı ihanet çetesini görebiliyor. Sahte Alevi dernekleri üzerinden kendilerine kim bilir daha nice oyunlar oynanacaktı? Kürt milliyetçiler, 15 Temmuz’a kadar en büyük düşman olarak belki Ulusalcıları ve Türk milliyetçilerini görüyorlardı. Ama yaşanan süreç, PKK’nın arkasındaki el ile devletin içinde yapılanan FETÖ’nün arkasındaki elin, kendilerine bin yıllardır yaşaya geldikleri bölgeleri, evleri, komşuları, işleri ve çarşıları nasıl yaşanmaz kıldıklarını göstermiş oldu.

Herkesin karnındaki taşları dökmesine vesile olduğu bu süreç, toplumdaki merkezi, yani ortayı büyütüyor. Orta büyüdükçe millîcilik de gelişiyor…