İslam düşmanlığını körüklemek, Batı’da yaşayan Müslümanların varlığını kökten kazımak için Yeni Zelanda’daki iki camiye gerçekleştirilen terör eyleminde 50 Müslüman şehid olmuş, 42’si de yaralanmıştı.

Batı’nın tarihinde benzeri görülmeyen örnek bir dayanışmayla Başbakan Ardern liderliğinde Yeni Zelandalıların Müslümanlara sahip çıkmasıyla teröristin ve arkasındaki aklın bu şeytani hesabı tutmadı.

Şehidlerin kanı vicdanları harekete geçirmiş, merhameti şahlandırmış ve yürekleri hiç olmadığı kadar bir kılmıştı. 50 Müslümanın toprağa düştüğü yerde yüzler, binler uyanmıştı. İslam’ın esenlik rüzgârı bütün ruhları kuşatmıştı.

Başbakan Ardern’in başörtüsü takarak şehid ailelerini kucaklaması, Cuma ezanını televizyon kanalları üzerinden bütün ülkede canlı yayınlatması ve iki dakika boyunca şehidler için bütün ulusu saygı duruşuna davet etmesini bazı Hıristiyanlar aşırı bularak karşı çıkarken,bazı Müslümanlar ise bunların teröristin arkasındaki aklı ve kirli ilişkileri örtmek için yapılan bir PR çalışması olduğunu iddia ettiler.

Peki kurban yakınları ve yaralılar ne diyordu?

İlk cami şehidi 71 yaşındaki Davud Nabi’nin cenazesinde oğlu Ömer Nabi “Babamın burada olduğunu biliyorum. Bizlere gülümsüyor ve dünyadaki en büyük gülümsemeye sahip. Çünkü biz herkesi birleştirdik” diyerek ortaya konulan dayanışmadan duyduğu memnuniyete babası adına şahitlik ediyordu.

Saldırının gerçekleştiği El Nur Cami’nin İmamı Cemal Fuad Cuma Hutbesinde Yeni Zelanda Başbakanı Ardern’in dünya liderleri için bir örnek olduğunu belirterek, “Gözyaşlarınız ve bizi onurlandıran başörtünüz için teşekkür ederiz. Bizden biri olduğunuz için teşekkür ederiz” dedi.

Batı’nın Müslümanlara dönük çifte standartlılığına defalarca şahit olduğumuz için Yeni Zelandalıların bizleri hayretler içerisinde bırakan bu dayanışmasına ilk anda şüpheyle yaklaşılmasını bir yere kadar anlamakla birlikte bunda ısrar edilmesini art niyet olarak görüyorum. Zira şehid yakınları ve yaralıların müteşekkir olduğu bu güzel örnekliği bize de ancak takdir etmek ve diğer batılı ülkelere örnek olmasını temenni etmek düşer.

YEREL SEÇİMLER VE BEKA SORUNU

FETÖ, PKK ve bilumum terör örgütlerinin muhalif partilere açıktan destek verdiği, her istikrarlı hükümetin yerel seçimlerde aldığı yenilgiden sonra düştüğü bir düzlemde “Yozgat’a belediye başkanı seçmenin beka ile ne alakası var” çıkışı çok naif kalıyor. İsveç, Norveç gibi bir ülke olsaydık elbette yerel seçimleri beka sorunu olarak dillendirmek abes kaçacaktı. Ama milli iradesi darbelerle gasp edilmeye çalışılan, terör eylemleriyle ve ekonomik saldırılarla terbiye edilmek istenen Türkiye söz konusu olunca daha dikkatli olmakta fayda var.

Nefesleri kesilen terör örgütlerinin ülkemizde varlıklarını idame ettirmek için ihtiyaç duydukları oksijeni Erdoğan’ın devrilmesinde gördükleri yerde bal gibi beka sorunu vardır. Terör örgütlerinin bu hevesini kursaklarında bırakmak, içeride ve dışarıda verdiğimiz bağımsızlık mücadelemizi sürdürmek için Erdoğan’ın arkasında durmaya devam etmek boynumuzun borcudur.