İsrail gazetesi Ahronot tarafından deşifre edilen, 30 Ağustos 1986 tarihinde Paris’te, şimdiki İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin yaptığı görüşme gündeme düştü…

Yanlış hatırlamıyorsam1986 yılında Lübnan’da bir dergide çıkan bir haberle de, ‘Irangate’ skandalı öğrenilmişti.

İran ‘İslam’ devriminden sonra ABD ile İran arasında büyükelçilik baskını ile yaşanan süreçte, ABD İran’a ambargo uygulamaya başlamıştı. Önce dönemin ABD’nin popüler adamı Irak lideri Saddam’ı İran’a saldırtarak bir savaş çıkarmışlardı.

Daha sonraları  ‘Irangate’ olarak kamuoyuna sızan kendi ambargosunu delme skandalı ile öğrenildi ki, ABD ve İsrail, İran-Irak savaşı organize ederek ve ambargo hikâyesiyle kendilerinin dışında başka ülkelerin İran ile ilişkilerini bloka ederek, el altından silah satışı üzerinden derin ilişkiler başlatıp sürdürmüşlerdi…

İran’a silah satılması olayını organize eden en önemli iki kişiden biri İsrail MOSSAD ajanı David, diğeri Kürt Yahudisi Nimrod isimli bir kişi olduğu yıllar sonra öğrenildi…

‘’Irangate’’ skandalının sonrasında ise, dönemin İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin sağ kolu konumunda olan, Parlamento başkan yardımcısı ve İran Ulusal Güvenlik Komitesinin üyesi Hasan Ruhani,  Fransa’ya/Paris’e ABD yetkilileriyle görüşmeye gönderilmişti. CIA yetkilisi zannettiği, dönemin İsrail Başbakanı’nın danışmanı Amiram Nir ile görüşmüştü.

İsrail gazetesi Ahronot ’un iddiasına göre; Bu gün İran Cumhurbaşkanı olan zat; “Ben şahsen İmam Humeyni’nin dün yaptığı konuşmadan çok büyük rahatsızlık duydum ancak bu sizin hatanız, ona güçlü bir ses çıkarırsanız, 100 adım geri gider ancak ona hiç güç göstermiyorsunuz” diyordu…

Küresel güçlerin, kurduğu strateji, bir yanda dönemin popüler piyonları olan Irak lideri Saddam vasıtasıyla kotardıkları savaş üzerinden diğer yanda İsrail, Suriye’nin Nusayri derin devleti,            İran’ın Farisi Şii derin devleti ve bölgedeki etnik Kürt unsurları üzerinden kurdukları organizasyonla günümüze kadar yürütülerek getirildi…

İran İslam Devrim lideri Humeyni’nin ölümünden günümüze kadar geçen süreçte, İran derin devleti bu organizasyon içinde, devrimin İslami manifestosunu, faşist bir mezhebi ideolojiye çevirerek devletin rejimi haline dönüştürmeyi başardılar.

İran, ‘La Şii’ye La Sünni’ye İslami’ye’  sloganını şiar edinen devrim ve devrim lideri vasıtasıyla İslam coğrafyası üzerinde uyandırdığı sempati ve sevgiyi, süreç içerisinde, özellikle Suriye ve Irak da yaptığı katliam ortaklığı ile nefret ve kine dönüştürmeyi başardı.

İran, şu çok yakın gelecekte üzerinden ilahi ve manevi desteğin çekip alındığını çok derinden hissederek yaşayacaktır vesselam.