En son ne zaman mektup aldınız sahi?

Soruyu tersine de çevirebiliriz;  en son ne zaman mektup yazdınız?

Elektronik postanın ruhsuz ve aceleciliğine inat,  yolu hasretle gözlenen, asker evlattan bir parça, gurbetteki sevgiliden bir koku, mahpustaki eşten bir duygudur mektup…

Ne çok şiirler, şarkılar, öyküler yazıldı mektup üstüne, filmler çekildi…  (*)

*

Her Anadolu annesi bir grafologdu. Yani kelime uzmanı.

Gurbetteki kızından veya askerdeki oğlundan gelen mektuptaki kelimelerden, kalemin kâğıda dokunduğu yazış biçiminden bir psikolojik sonuç çıkarır, içlenirdi. “Çocuğumun yazısı burada biraz bozulmuş, acaba morali mi bozuk?”

Mektubun üzerinde gönderenden bir iz, bir işaret, hatta bir damla gözyaşı aranırdı.

Mektup el emeği, göz nurudur.

Mektup hasretle beklenen, yolu gözlenen, göndereni kucaklıyormuş gibi iç cepte veya göğüste saklanandır.

*

Afrin’de destan yazan Mehmetçik’le ilgili birçok şey yazılıp çizildi.

Ama en etkileyici olanı, Kayseri’den Aybüke’nin 10 satırlık mektubu oldu mesela…

“Orada yalnız olduğunuzu zannetmeyin. Kalbimiz ve dualarımız sizinle. Annem size yemek yaptı. Havalar çok soğuk, üşütmeyin” diyen o samimi satırlar…

Keza, bir tarihte 7.6 büyüklüğündeki depremle sarsılan Pakistan’a Türkiye’den bir çocuğun gönderdiği acemice yazılmış o sıcak mektup bugün hâlâ hafızalarda. Kim olduğu bilinmeyen küçük bir Türk çocuğu… Cümlelerinden ilkokul 2 veya 3. sınıfta olduğu anlaşılıyor. Pakistan Devlet Başkanı Perviz Müşerref’e yazmış, “Ben fakir bir evin oğluyum. Babam yok. Annem de hasta. 2 lira param var. Bu ekmek paramızın 1 lirasını size gönderiyorum, çünkü ben bugün çöpte ekmek buldum” diye yazdığı mektup.

Hangi klavye ürünü ile bu duyguyu verebilirsiniz?

*

Kimi âlimlere göre Kur’an-ı Kerim ve Kütüb-i Sidde’den sonra en önemli din kitabı, büyük veli İmam-ı Rabbani’nin Mektubat’ıdır. Yani talebelerine gönderdiği her biri bir hazine olan mektuplar…

Çiçero’nun politik satırlarından, Horatius’un toplum görüşlerine, Ovidius’un sürgün hatıralarından, Seneca’nın edebi ifadelerine kadar mektuplar, yazıldığı zamanların ötesine ulaştı.

Mektup yazmak hayallerle ilişki kurmaktır bazen, üstelik sadece yazılan kişinin değil; insanın ‘kendi hayali’ ile de bağlantı kurmasıdır.

Gazalî’nin, Mevlana’nın… Thomas More’un, Voltaire’nin… Goethe’nin, Puşkin’in, Benjamin Franklin’in satırlarında bu ilişki hissediliyor.

En başına dönersek; en son ne zaman mektup yazdınız?

Soruyu tersine çevirmek de mümkün; en son ne zaman mektup aldınız?

Dokunarak, görerek, hissederek okunan bu yazı da geleceğe bir mektup…

Ne kalacak bizden geriye, bir kart, birkaç satır, bir kırık dökük şiir, bir mektup…

Mektup bizim, mail Amerika’nındır nihayetinde…

——————

(*)

(Atladığımı sanmayınız; mail üzerine de bir film çekildi elbette…

Meg Ryan ve Tom Hanks’ın ‘Mes@jınız var’ filmi biraz da, henüz 90’larda yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan e-mail sistemini dünyaya tanıtmak, herkese kabul ettirmek için çekilmiş ‘proje’ bir çalışmaydı. Nitekim 1971’de ‘Amerikan Savunma Bakanlığı’ için geliştirilen teknoloji, Roy Tomlinson’un attığı “ilk mail” sonrası bugün artık, yıllık 180 milyar e-posta sayısına kadar ulaştı.)