Asrımızın en önemli sorunu bireyselleşme ve tahammülsüzlüktür. Kalabalıklar arasında yalnızlığın en zifiri karanlıklarını yaşayan bireyler yığını ile karşı karşıya dünyamız ve ülkemiz. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında tüm dünyada yaşanan buhran ve bunalım hali bireyi; toplumla, aileyle, dini öğretilerle hatta milli değerlerle çatışır hâle getirdi.
21. yüzyılın emperyal güçleri; ulus devletleri zayıflatma, küresel değerleri Afrika’nın balta girmemiş ormanlarından Asya’nın steplerine kadar her bir devlete hatta kabileye kadar kabul ettirme çabasında. Artık, dünya vatandaşı olma hevesindeki milyarlar doldurmakta sokakları. Varlıklar içerisinde manevi fakirlik, duygusal zayıflık, sosyal yalnızlık yaşayan kitleler, çıkmaz sokaklarda hedefsizce dolaşmaktadır.
Türkiye de bahsedilen emperyal sistemden payını almaktadır. Fakat İslam medeniyeti ve Türk örf ve ananeleriyle bağını diri tutmaya çalışan Anadolu aklı, insanımızın maruz kaldığı saldırılara karşı koymaya çalışmaktadır.
Araçların amaç halini aldığı günümüzde, amaçları hatırlatan günler hatta aylar yaşanmaktadır. Ramazan ayı, 14 asırdır yalnızlaşan ve nefsinin esiri olan insana bir can simidi olmaktadır. Ortak hareket etmenin en güzel örneklerini oruç mevsiminde yaşamaktadır oruç müdavimleri.
Milyonlarca insan tüm yeme içme faaliyetlerini bir davet ile terk etmekte. Yine milyonlarca insan beraberce bir yudum su içmenin startı olan ezanı beklemekte iftar vakitlerinde. Teravih namazları birbirini tanımayan insanların aynı hizada durmasını sağlamaktadır.
Ramazan ayı ve oruç mevsimi her yönüyle yalnız insanın bir nebze de olsa kalabalıklara karışmasına vesile olmaktadır. Kadir Gecesi her haneye farklı heyecanlar yaşatmaktadır. Buhranın ve bunalımın en az olduğu mevsimin adıdır Ramazan ayı.
Paylaşmanın panayırıdır Ramazan ayı. Çocukların en fazla sevindirildiği aydır bu ay. Bayramlar herkesin iyilik motivasyonu ile hareket ettiği zaman dilimleri. Selamlaşma, ikramlaşma, tebessüm, ziyaret, vefa, hareket, bereket mevsimidir bayramlar.
Barışma, affetme ve affedilme, yeniden doğuş, hasret giderme günleridir bayram günleri. Büyüklerin ziyaret edildiği, hastaların en fazla duaya nail olduğu, çarşı ve pazarın tüm renkleriyle hareketlendiği mevsimdir oruç mevsimi.
İşte bunalım ve buhran, tatminsizlik, yalnızlık ve isyan duygusunu yaşayan insanımız için bir çıkış noktası olmaktadır bu günler.
Bayram ve kutlama alışkanlıkları modernizmin yönlendirmesi ile şekil değiştirme temayülünde. Kent insanı gelenek ile popüler kültürün arasında gidip gelmektedir. Bayramlarda memleketine gitmek için planlar kuran aileler yanında turizm bölgelerinde tatil yapma düşüncesinde olan aileler de bulunmakta.
Şehir hayatı insanları gerçekten de yormakta, stresin ve yoğunluğun merkezi olan şehirlerden uzaklaşma belki de bir dinlenme fırsatı olmaktadır. Yine de her şeye rağmen bayramları kaynaşma günleri olarak kabul etmenin daha müspet bir karar olacağına inanmaktayım.
Özellikle çocukları ve gençleri bu manevi iklimin içerisine dâhil etmenin yolları aranmalıdır. Sosyal medya ve teknoloji bayramlarda bari gençlerin ve çocukların yakasını bıraksın. Mutlaka bayram etkinlikleri çocuklar ve gençlerle birlikte yapılmalı.
Bayramınız bayram ola…