Sessiz. Gerektiğinden fazla konuşmuyor. Oldukça ketum. Dinlemeyi daha çok seviyor. Bir o kadar da yalancı…
Putin’den bahsediyoruz.
Türkiye’ye yıllarca dost görünerek, samimiyetimizi kazanmaya çalıştı. Stratejik ticari anlaşmalar yaptı. Sinsice, ekonomik olarak bizi kendine bağlı kılmanın yolarını aradı. Turizm hiç olmadığı kadar gelişti aramızda. Rus turistler sıcak bölgelerimizde yazlıklar aldılar, hoş göründüler bize. Nerdeyse, tarihten gelen Türk-Rus husumetini zihnimizde yıkıyordu. Kısmen başardı da. İşte o anda gerçek kimliği faş diye ortalığa döküldü.
Arap medyası, Putin’in görünen kirli yüzünü kaçırmadı; çizdiği karikatürle, Putin’in yalancının biri olduğunu ortaya serdi. Savaş uçağının ucuna yerleştirilen Putin burnunun, Tür jetleri tarafından nasıl vurulduğunu gösteren karikatürü görmüşsünüzdür muhtemelen. Bence tam isabet bir çizim, sahibini tebrik ediyorum.
Sınır ihlali yapan Rus uçakları defalarca uyarıldı. Kiminde, yanlışlık oldu, dedi, özür diledi, kiminde farkında değiliz dedi, kiminde, yok böyle bir şey dedi. Hep yalan söyledi, hep oyaladı bizi. Sanki, gırgır geçiyormuş gibi bir hava içine büründü. Bizi, ekonomik refahından vazgeçemeyecek, dünya nimetleri bağımlısı, yaptığı her haltı kabul eden bir millet zannetti, insanoğlunun var oluşuyla ortaya çıkmış güçlü, basiretli, feraset sahibi bir millet olduğumuz unutup, geldikçe üzerimize geldi. Bilinen bir Türk atasözü vardır; Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüye suç olur.
Fakat burada dikkat edilmesi gereken, kaçırılmayacak bir nokta var. Meseleyi gurur ve övünç kapsamından çıkartıp, düşünmek gerekir. Rusya angajman kurallarını bildiği, defalarca kez uyarıldığı, Türkmenler konusunda ne kadar hassas olduğumuzu bildiği halde, neden böyle bir hata yaptı? Yani, uçağın vurulacağını bile bile neden üzerimize saldı. Teknoloji eskisi gibi değil, pilotların kendi aralarındaki konuşmaları, izlenen rota, elektronik olarak rahatlıkla kayıt altına alınabiliyor, kimin haklı, kimin haksız olduğu ortaya çıkıyorken, Putin neden yalan söylüyor?
Erdoğan uçağın düşürülmesinden 7-8 saat sonra Putin’i aradığını söylediğinde, yine hemen çekinmeden yalan söyleyip, “Yok öyle bir şey” dedi. Peki, ne oldu da bu görüşme talebinin varlığını sonradan kabul etti? Neden yine yalan söyledi? Bu tavır, dünya kamuoyunda Rusya’yı küçük düşürmez mi? Durmadan, rahatlıkla yalan söyleyen bir lider olabilir mi? Bu halde ülkesini nasıl temsil edebilir?
Esasen Rusya, önümüzdeki günlerde Esed’siz bir Suriye’ye geçişin yolunu açacak, Türkiye’nin tezlerini ve elini güçlendirecek olan Viyana görüşmelerinden oldukça rahatsız. Bu haldeyken Viyana görüşmelerini engellemesi mümkün değil. Üstelik Suriye çıkmazında kendine PYD gibi yeni bir partner(siz yalaka da diyebilirsiniz buna) de buldu. Hal böyleyken, sorun çıkartması lazımdı. Şu bir gerçek ki, Suriye’deki sorun çözülme aşamasında son noktaya geldi. Dünya kamuoyu, Esed’le bir yere varılamayacağını anlamış durumda. Rusya’nın arzusu ise, ya sorunu biraz daha sürüncemede bırakmak, ya da oluşacak çözümde daha çok hak sahibi olmak, mümkünse toprak kopartabilmek. Tabiri caizse elini güçlendirmek.
Unuttuğu bir şey var; Türkiye ile oynamanın bedelinin ağır olacağı. Biz, başka milletlere benzemeyiz. Bakın tarihte, dıştan gelen saldırıya karşı milli bilincimiz anında artar, birlik oluruz. Çanakkale ve Milli Mücadele gerçeği, küçük bir örnektir söylediklerimize.
Sonra, Türkiye, eski Türkiye değil artık. ateşle oynamak bile, bizimle oynamanın yanında solda sıfır kalır…