İstanbul seçimleri için her iki taraf da artık büyük oranda sözlerini söyledi, iddialarını ortaya koydu.

Bir tarafın ortaya attığı iddiaların tamamına yakını yalan, dolan, talan üzerine iftira, hakaret ve ucuz siyaset…

Bir tarafın iddiaları ise İstanbul’da yapılan güzel çalışmaların üzerine hangi güzelliklerin eklenebileceği, İstanbullulara nasıl daha güzel ve ucuz hizmet sunulabileceği, İstanbul’un ve İstanbulluların nasıl rahata erdirileceği üzerine…

Biri için İstanbul’u

yönetmek gerçekten zor ve meşakkatli: Projeler 

ortaya koyacaksınız, projeler için bir dünya kaynak bulacaksınız ve projeleri hayata geçireceksiniz.

Diğeri için ise her şey çok kolay: Herkesi kucaklıyor ve bitiyor iş…

CHP’nin adayının tekrarlanan seçim sürecinde boyaları iyice döküldü, maskeleri tek tek düşüp gerçek yüzü ortaya çıktı.

Bir insan, nasıl olur da bu kadar rahat yalan söyleyebilir; hakaret edebilir, iftira atabilir? Hayret ediyorsunuz doğal olarak… Ancak sonrasında ortaya çıkan yalanlar, hakaretler ve iftiralar için en küçük bir pişmanlık, yüz kızarıklığı ve devamında gelen özür olmadığı için bunun tek gerekçesi var diyorsunuz: PİŞKİNLİK.

Özür dileyebilmek bir erdemdir ancak herkes erdem sahibi değil.

Dürüstlük ise pahalı bir mülk, ucuz insanlarda bulunmuyor.

Yalan denilince şöyle bir çırpıda aklımıza gelenleri sayalım:

*TRT’nin Karadeniz’deki programlarını haber yapmadığını söyledi. YALAN!!!

* “Bana çay getirdi diye İBB personelini Sultanbeyli’ye sürdüler.” dedi. YALAN!!!

* Konuk olduğu CNN Türk’te dört kameramanın kendisini çektiği için görevine son verildiğini iddia etti. YALAN!!!

*Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun bütün Trabzonlulara “Pontuslu” dediğini iddia etti. YALAN!!!

*Bir televizyon kanalında Sayıştay’ın İBB’nin 753 milyon lira zarar raporu hazırladığını söyledi. YALAN!!!

*Ordu valisi için hakaret içeren çok ağır ifadeler kullandı, sonra inkâr etti. Ancak görüntüler ortaya çıkmasına rağmen özür dilemek yerine pişkin bir şekilde yalanını sürdürmeye devam etti. YALAN!!!

*En kötüsü ise çıkacakları tartışma programı hakkında konuşurken rakibi Binali Yıldırım’ın soruları önceden istediğini söyledi. YALAN!!!

Ancak kendisinin program öncesinde İsmail Küçükkaya ile otelde buluşup bir saate yakın baş başa görüştüğü ortaya çıktı. Yani soruları birlikte belirledikleri, programda nasıl tavır takınacağının stratejisinin belirlendiği ortaya çıktı. Sorular da çalınmıştı kısacası… Ancak kamuoyundan bu ahlaksızlık için özür dileyecekleri yerde görüntüleri servis edeni suçladılar.

Yani, Hırsızlık suç değil, hırsızlığı ortaya çıkarmak suç… Arsızlık suç değil, arsıza arsızsın demek suç… Ahlaksızlık suç değil, ahlaksızlığı kınamak suç… Yani hırsız ol, arsız ol, ahlaksız ol ama çaktırma…

İşi gücü yalan, dolan, talan olan basit biri mi; şiarı hizmet, samimiyet, iyi niyet olan yiğit biri mi?

Ben milletimizin dürüstlüğe önem vereceğine ve basit birine de, basitliği siyaset sanan zavallılara da prim vermeyeceğine inanıyorum.