2015 yılının Kasım ayında yayına başlayan TLC (The Learning Channel /Öğrenme Kanalı), ulusal yayın aracılığı ile evlerimize girme konforuna sahip.
Uluslararası yayın yapan, gerçek yaşanmışlıkları konu edinen bir kanala, kumanda mesafesinde olmak bizlere “Ne güzel işte…” dedirtebilir.
Ancak madalyonun diğer yüzüne bakmadığımızda bu konforlu erişimin çocuklarımızın, gençlerimizin, idealist yaklaşımlarını henüz sabitlememiş kişilerin zihinlerini yönetmeyi hedeflediğini gözden kaçırabiliriz.
Doğuş Medya Grubu ile uluslararası medya kuruluşuna ait CNBC-e’nin Discovery Communications’a (Keşif ve İletişim) alım-satım sürecine medyaya yansıdığı kadarı ile şahit olmuştuk.
Peki, yaklaşık üç yıl önce gerçekleşen ve yayına başlayan TLC’nin alım-satım sonrasında Doğuş Yayın Grubu Başkanı Ferit Şahenk, Amerikan menşeli Discovery Communications’a sadece bir kanal mı sattı!?
Biri yerli, diğeri Amerikan bu medya yayın grupları arasında gerçekleşen alım satım sonrasında Şahenk yetinememiş bir de, Acun Medya’ya ait TV8’e %30’luk hisse payı ile ortak olmuştu.
TV8 ile ortaklığı madalyonun görünür yüzü iken, ardında saklı niyet Türk halkını değerlerinden koparıp asimile etme misyonu olabilir miydi?
TV8’in yayın politikası ve izleyiciye sunduğu program kalitesi ayrıca gözden geçirilmesi gereken bir konu ancak evlerimizin başköşesinde, Survivor, Yemekteyiz gibi programlarla Türk halkını hırçınlığa, seviyesiz iletişime, dostlar arasında hırsa, rekabete sevk ettiğinin de altını bu arada çizmek gerek.
Şahenk’in satış protokolü imzaladığı Discovery Communications 220’den fazla ülkede toplam yaklaşık olarak 3 milyar aboneye sahip dünyanın bir numaralı gerçeğe dayalı içerik sağlayan medya kuruluşu ve TV kanalları ile güya insanların meraklarını gidermek için çalışıyor.
Discovery aynı zamanda okullar için hazırlanan eğitim ürünleri ve hizmetlerinin lider sağlayıcısı ve ödüllü seri K-12 dijital ders kitabı dahil olmak üzere birçok farklı dijital medya hizmetinin sahibi ve uygulayıcısı.
Böylesi geniş bir ulaşım ağına sahip bu yayın kuruluşu, aslında bulunduğu ülkelerin kültürünü asimile etmeyi hedefliyor.
Mesela, bu günlerde, TLC’de hayvanları konu alan belgesel programının fragmanı şu sloganlarla sesleniyor bize… Şerh düşerek alıntılayalım:
“Bir kişinin bir hayvanı koruması çok şeyi değiştirebilir.” Kıtalar ötesinden uzanıp Müslüman Iraklıları, Yemenlileri, Suriyelileri evinden, vatanından tart eden ABD, hayvanları korumayı önemsiyorken, sivil Müslüman halka neden zarar veriyor?
“Güçsüz olanı koruduğunuzda, dünyayı değiştirebilirsiniz!” ABD, Avrupa Birliği, Susuzluktan kırılan Müslüman Afrikalıları dünyayı kendi aleyhlerinde değiştireceğinden korktuklarından mı yardım etmeyip sömürüyor?
“Her yaşam değerlidir!” Peki, ABD menşeli silahların tetiğini çeken paralı Amerikan Askerleri, Afganlı, Filistinli insanları, masum çocukları hayvan kadar değerli bulmadığından mı yaşamlarına son vermeyi maharetten sayıyor!?
TLC’de yayınlanan “Kahraman Dodolar” adlı programın fragmanına yerleştirdiği bu sloganlar insaniyetsizliklerine insan kimliği kazandırma gayreti değil de nedir? Vicdansızlıklarını saklayan bir vitrin olarak dünya ülkelerine ulaşıyor ve tüm insanlığı kandırıyor.
Bu kanalda Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de görev almış ADB’li askerler kahraman ilan ediliyor. Çünkü onlar Müslüman katili… Ve biz şeksiz, şüphesiz bir kabulle onları başköşede ağırlıyoruz.
Yerli firmalarımızın reklamlarıyla vicdansızların vicdanlı görünme vitrinlerini besliyoruz!
Düşman başköşede, algılarımızla vicdanlıymış gibi oynarken, biz ne yapıyoruz!?
ABD kuruluşu Discovery, hayvan seven, insanı da sever demeye getirerek bu tür yayınlarla, yayın yaptığı 220 ülkede, Müslüman biçmeyi tarımdan sayışına vicdanlı ve “insan/mış”casına bir profil çiziyor!
Üzerimizde oynana oyunların farkına varamayışımızın kefareti de bize düşüyor!