Dün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı sarayı ile ilgili ortaya attığı ilginç iddiaya Sayın Cumhurbaşkanının cevabını merkeze koyan bir yazı yazmıştık malum.
Uzunca bir süreden beridir Cumhurbaşkanlığı Sarayı konulu bir sürü dedikodu ve spekülasyon dönüyor ortalarda.
Sarayın maliyetinden tutun da misafirlere ikram edilen çayın sunulduğu bardaklara, elektrik faturasına varıncaya kadar bir sürü gerçek dışı iddia söz konusu.
Paralel İhanet Çetesi kaynaklı bu spekülasyonların dur durak bileceği de yok.
En son, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sarayda altın kaplama klozet bulunduğunu ileri sürmüştü.
Biz de durumdan vazife çıkararak, klozet başmüfettişliği payesi ile Kılıçdaroğlu’nu taltif etmiştik.
Paralelin ipiyle kuyuya inen Kılıçdaroğlu, bir kez daha baltayı taşa vurmuştu.
Reis; “İspatlarsan ben Cumhurbaşkanlığını bırakacağım. Eğer ispat edemezsen istifa edecek misin?” diye sorduktan sonra bunun bir “dürüstlük ve namus” meselesi olduğunun altını çizerek, Kılıçdaroğlu’nu saraya davet etti.
Peki, o ne yaptı?
Yalanını ve iftirasını, “kaçak saraya gitmem!” diyerek perdelemeye çalıştı.
Demek Danıştay’ın onca açıklamasına rağmen hâlâ kaçak ha!
Madem öyle, bendenizinKılıçdaroğlu’naâcizanebir önerim olacak.
Hani, emeklilere iki maaş ikramiye vaadinin inandırıcılığı için notere gidip senet imzalamıştı ya, tıpkı onun gibi, vekâlet vereceği bir noter vasıtasıyla sarayda altın klozet olup olmadığını belgesiyle tescil ettirsin!
Nasıl?
“Asla cesaret edemez!” dediniz siz de değil mi?
Evet!..
Gırtlağına kadar yalanın ve iftiranın içerisine batmış birinin, asla ispatlayamayacağı bir iddiada resti görmesi tabii ki mümkün değildir.
Bunun üzerine Reis ne yaptı dersiniz?
Kelimenin tam manasıyla sifonu çekti.
Erzurum’da yaptığı konuşmada şöyle diyordu.
“Kılıçdaroğlu çıkmış diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı Külliyesi’ndeki klozetler altın kaplama…’
Bunu ispatlamakla mükellef, davet ettik, gelsin gezsin.
Bana genel sekreteri cevap yazmış. ‘Önce orayı kaçak olmaktan çıkarın’
Bunu yazan cahil cühela.
Danıştay bunu 50 defa açıkladı. Ama bunlar hukuk da bilmez. Çünkü bunlar cahil cühela.
Sonunda bana bunu dedirtecekler. Ey Kılıçdaroğlu sen Beytepe Külliyesi’nin tuvaletlerini ne zaman gördün?
Ne zaman temizledin?
Bunun kılavuzu Karga.
Gerçi kargaya hakaret etmiş oluyoruz…”
Evet, bu cevapta hem ‘kaçak’ iddiasının aslında bir cehaletin ürünü olduğu gerçeği mevcut ve hem de Kılıçdaroğlu’nun bu restleşmeden tabanları yağlayarak kaçacağının açık öngörüsü var.
Reis, bizim dünkü yazıda başlığa taşıdığımız “teftiş” olgusuna, başka bir açıdan da olsa vurgu yaparken aynı zamanda sifonu da çekmiş oldu.
Kılıçdaroğlu her şeye müstahak.
Beter olsun!